İsrail'de Kanlı Gün: Netanyahu, 6 Askerin Ölümünü Açıkladı!
Netanyahu: Bugün 6 İsrail Askeri Hayatını Kaybetti

Bugün, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yaptığı açıklama adeta soğuk duş etkisi yarattı. Altı İsrail askerinin daha hayatını kaybettiğini bildirdi—sadece bir gün içinde. Gazze'deki çatışmaların şiddetlendiği bu dönemde, haber bir şimşek gibi çaktı.

Netanyahu'nun ifadeleri, neredeyse her kelimesiyle, bölgedeki gerilimin tırmandığını gözler önüne seriyor. "Bugün çok ağır bir bedel ödedik" derken, sesindeki titreme dikkat çekiciydi. Askeri kayıplar, İsrail kamuoyunda da derin bir şok etkisi yarattı. Sosyal medyada tepkiler birikiyor; bazıları operasyonların devam etmesini savunurken, diğerleri ateşkes çağrısı yapıyor.

Arka Planda Neler Oluyor?

Aslında, bu kayıpların geldiği zemin oldukça karmaşık. Gazze Şeridi'ndeki çatışmalar son haftalarda adeta bir kısır döngüye dönüştü. İsrail ordusunun operasyonlarına Hamas'ın roket saldırılarıyla karşılık vermesi, durumu içinden çıkılmaz hale getiriyor. Ve ortada—her zamanki gibi—sivillerin çektiği acılar var.

Uluslararası toplumun tepkisi ise—belki de tahmin edeceğiniz gibi—bölünmüş durumda. BM, insani yardım çağrılarını yineliyor; ABD ise İsrail'in "meşru müdafaa hakkını" desteklemeye devam ediyor. Ancak, sahada durum giderek daha kanlı bir hal alıyor.

Peki Ya İnsani Boyut?

Şunu söylemeden geçemeyeceğim: Rakamlar soğuk geliyor kulağa. "Altı asker" dendiğinde, ardındaki hayatlar, aileler, çocuklar gözden kaçabiliyor. Her ölüm, aslında bir trajedinin ta kendisi. Ve maalesef, bu trajedi her iki taraf için de geçerli.

Filistin tarafında da kayıpların sayısı artıyor. BM verilerine göre, son bir ayda yüzlerce sivil hayatını kaybetti. Yardım kuruluşları, bölgeye insani erişimin neredeyse imkansız hale geldiğini belirtiyor. Elektrik, su, ilaç—temel ihtiyaçlar bile karşılanamıyor.

Netanyahu'nun açıklaması, belki de bu acımasız gerçeği bir kez daha hatırlattı bize. Savaşın kazananı olmuyor; sadece kaybedenler oluyor. Ve bugün, altı aile daha evlatlarını toprağa verdi.

Peki, bu kısır döngü nasıl kırılacak? Diplomasiye dönüş için uluslararası baskı artacak mı? Ya da sahada durum daha da kötüye mi gidecek? Sorular çok, cevaplar ise belirsiz.

Bir kesinlik var sadece: Kan durmak bilmiyor.