
Akdeniz'in uluslararası sularında bugün, neredeyse Hollywood senaryolarını aratmayacak bir gerilim yaşandı. İsrail Savunma Kuvvetleri, insani malzeme taşıdığını iddia eden Küresel Sumud Filosu'na yönelik bir drone saldırısı daha gerçekleştirdi. Bu, son haftalardaki ikinci vurma emriydi – ve tabii ki uluslararası toplumun tepkisini çekmekte gecikmedi.
Olay aslında tam bir kabus gibiydi. Gemi personeli, gökyüzünden gelen o tanıdık uğultuyu duyduklarında neyle karşı karşıya olduklarını anlamışlardı. İnsansız hava aracı, adeta bir şahin gibi hedefine kilitlendi ve… Bum! Her şey birkaç saniye içinde oldu.
Uluslararası Sular, Uluslararası Kriz
Salı günü öğle saatlerinde meydana gelen saldırı, hiçbir ülkenin egemenliği altında olmayan sularda gerçekleşti. Bu detay, hukuki açıdan durumu iyice karmaşık hale getiriyor. Uluslararası hukuk uzmanlarına göre, böyle bir hamlenin yasal dayanağı oldukça şüpheli. Peki İsrail neden böyle riskli bir adım atıyor? Cevap, kimine göre güvenlik kaygıları, kimine göreyse tamamen siyasi bir gözdağı.
– Bu bir insani yardım filosu, silah taşıyan bir gemi değil! diye haykırıyor bir aktivist. Ama karşı tarafın argümanları da hiç zayıf değil: «Terör örgütlerine yardım ediliyor olabilir» iddiası, tüm operasyonun gerekçesi olarak sunuluyor.
Tepkiler Yağmuru ve Siyasi Sonuçlar
Olayın ardından sosyal medya adeta alev alev. #SumudFilosu etiketi altında binlerce paylaşım yapılırken, bazı Batılı ülkelerden sessiz bir tedirginlik, bazı Ortadoğu ülkelerinden ise açıkça kınamalar yükseldi. Türkiye'nin henüz resmi bir açıklama yapmamış olması ise ayrı bir merak konusu. Acaba diplomatik kanallardan neler konuşuluyor?
Sonuç olarak, Akdeniz'deki bu drone saldırıları ne yazık ki yeni normalimiz haline geliyor. İnsani yardım konvoylarının hedef alınması, sadece bölgesel değil, küresel bir vicdan muhasebesini de zorunlu kılıyor. İnsanlık olarak nereye gidiyoruz? Cevabı bilen yok, ama soru her geçen gün daha da yakıcı hale geliyor.