
Güneş henüz doğmamıştı ki, Lübnan semalarında duyulan jet sesleri her şeyi altüst etti. İsrail, bu kez de sınır ötesine operasyon yaparak bölgedeki ateşi iyice körükledi. Kimse sabah kahvesini yudumlayamadan, patlamaların gürültüsüyle sarsıldı.
Sabahın Köründe Gelen Kâbus
Beyrut'un güneyindeki köyler, aniden uyanıverdi. Sanki bir deprem olmuş gibiydi her yer – camlar kırıldı, çocuklar ağladı, yetişkinler neye uğradığını şaşırdı. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), "Hizbullah hedeflerine" yönelik olduğunu iddia ettiği saldırıyı savunurken, Lübnan hükümeti bu hareketi "kabul edilemez" diye nitelendirdi.
Olay yerinden gelen görüntüler içler acısı: parçalanmış binalar, yanmış araçlar ve gözlerinde korkuyla etrafa bakınan siviller. "Daha dün burada çocuklar top oynuyordu" diye feryat eden bir baba, aslında her şeyi özetliyordu.
Uluslararası Tepkiler
BM Genel Sekreteri, "tarafları sükunete" çağıran açıklama yapsa da, bu tür bildirilerin sahada ne kadar etkili olduğu hepimizin malumu. Öte yandan, bazı Arap ülkelerinden gelen sert açıklamalar dikkat çekici:
- Suudi Arabistan: "İsrail'in provokasyonları bölgesel istikrarı tehdit ediyor"
- Mısır Dışişleri: "Derhal durdurulmalı"
- Katar: "Uluslararası toplum harekete geçmeli"
Peki ya Batı? ABD Dışişleri Bakanlığı'nın "her iki tarafı da ılımlı olmaya" çağıran açıklaması, adeta klişelerden ibaret. Sanki silahların gölgesinde diplomatik nezaket oyunları oynanıyor.
Bölgedeki Durum
Lübnan-İsrail sınırı, son aylarda adeta bir barut fıçısına dönüştü. Hizbullah'ın roket atışları, İsrail'in hava saldırıları derken, bu son olay gerilimi yeni bir seviyeye taşıdı. Uzmanlara göre, taraflar birbirine gözdağı vermeye çalışırken, asıl bedeli siviller ödüyor.
Beyrut'ta yaşayan gazeteci Ali Hassan, durumu şöyle özetliyor: "Burada herkes bir sonraki saldırıyı beklerken yaşıyor. Çocuklarımıza 'normal' bir hayat vaat edemiyoruz." Gerçekten de, bölge halkı için normal kelimesi artık anlamını yitirmiş durumda.
İsrail yetkilileri, operasyonların devam edebileceği sinyallerini verirken, Lübnan'dan gelen yanıt oldukça sert: "Her saldırıya karşılık vereceğiz." Peki bu kısır döngü nasıl kırılacak? Kimse net bir yanıt veremiyor.