Her şey o kadar ani oldu ki... Afganistan'ın gözlerden uzak dağlık bölgelerinde, barış için yola çıkan bir heyetin otobüsüne yapılan alçakça saldırı, uluslararası diplomasi tarihine kara bir leke olarak geçti.
Kabil-Bamyan karayolunda seyir halindeydi otobüs. İçindeyse Türkiye'den gelen üst düzey bir müzakere heyeti vardı. Tam o sırada... Birden patlama! Sanki zaman durmuştu.
Korkunç Patlama ve Ardından Gelen Sessizlik
Gözlerimi kapatıyorum da o anı yeniden yaşıyorum. Bir anda her yer toz duman. Camlar paramparça. İnsanların çığlıkları... Sonra o çığlıklar yerini ürkütücü bir sessizliğe bıraktı.
Yetkililerin ifadesine göre -ki inanması gerçekten zor- patlayıcı yüklü bir araç, tam otobüsün yanında infilak etmiş. Öyle planlı, öyle hesaplı bir saldırı ki... Neyse ki tam isabet olmamış da kayıplar sınırlı kalmış.
Yaralılar ve Şok Edici Görüntüler
Olay yerine ulaşan sağlık ekipleri, dehşet verici manzarayla karşılaştı. Parçalanmış metal yığınları arasında yardım bekleyen yaralılar... Hepsi şoktaydı. Hepsi o anı yeniden yaşamak istemiyordu.
Afganistan İçişleri Bakanlığı sözcüsü Abdul Nafi Takor'un açıklaması tüyleri diken diken ediyor: "Bu alçak saldırıyı kınıyoruz. Failleri en kısa sürede adalete teslim edeceğiz." Peki ama gerçekten edebilecekler mi? Orası meçhul.
Taliban yönetimi ise -beklendiği gibi- olayla ilgilerinin olmadığını iddia ediyor. Ama kimse inanmıyor bu sözlere. Bölgede etkili olan DEAŞ'ın bu tür saldırıları düzenlemek için her fırsatı değerlendirdiği biliniyor çünkü.
Türkiye'den Sert Tepki: "Asla Kabullenmeyeceğiz!"
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'ndan gelen açıklama ise son derece net ve sert: "Bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Terörle mücadeledeki kararlılığımız asla sarsılmayacak."
Peki ya sonrası? Diplomatik ilişkiler bundan nasıl etkilenecek? Bu soruların cevapları henüz belirsizliğini koruyor. Bir şey var ki kesin: Barış yolunda ilerlemek isteyenler her zaman bu tür tehditlerle karşılaşacak. Ama pes etmek yok. Asla!
O otobüste olan herkese geçmiş olsun. Umuyorum ki bir gün gerçekten barışın hakim olduğu bir dünyada yaşayacağız. Ne dersiniz, sizce bu mümkün mü?
