
Gün geçmiyor ki Türkiye'nin güvenlik gündeminde yeni bir sayfa açılmasın. Bugün de öyle oldu. Ülkenin dört bir yanında terörle mücadelenin kızıştığı şu günlerde, tüm siyasi partilere 'ortak akıl' çağrısı yapıldı. Kimden mi? Tabii ki vatandaştan, uzmanlardan ve güvenlik güçlerimizin fedakâr neferlerinden.
Şöyle bir etrafa bakınca, aslında herkesin aynı gemide olduğunu fark etmemek mümkün değil. Terörün kimseyi ayırt etmediği gibi, mücadelenin de partiler üstü olması gerektiği aşikâr. Peki neden hâlâ bazı çevreler bu konuda tereddüt ediyor? Cevap basit: siyasi kaygılar.
Güvenlik mi, Siyaset mi?
Uzmanların dilinden düşürmediği bir gerçek var: Terörle mücadelede birlik sağlanamazsa, kazanımlar da kalıcı olamaz. Son dönemde yaşananlar bunun en acı örnekleriyle dolu. Bir yanda şehit haberleri, diğer yanda siyasi çekişmeler... İnsan ister istemez düşünmeden edemiyor: Acaba önceliğimiz güvenlik mi, yoksa koltuk hesapları mı?
Aslında mesele çok net. Türkiye'nin terörle mücadelesi, tüm partilerin omuz vermesi gereken milli bir davadır. Bunu anlamamak için ya çok saf olmak lazım, ya da art niyetli. Neyse ki son dönemde bazı olumlu gelişmeler de yok değil. Muhalefetten gelen destek açıklamaları, umut verici sinyaller olarak değerlendiriliyor.
Peki Ya Sonra?
Şimdi asıl soru şu: Bu destek sözleri eyleme dönüşecek mi? Yoksa seçim dönemlerinde unutulup gidecek mi? Cevabı zaman gösterecek elbette. Ancak şu bir gerçek ki, terörle mücadele yarım bırakılamayacak kadar ciddi bir konu. Üstelik sadece bugünü değil, yarınları da ilgilendiriyor.
Son olarak şunu söylemeden geçmeyelim: Türkiye'nin güvenliği, hepimizin ortak paydasıdır. Siyasi görüş ne olursa olsun, bu konuda tek yürek olmak zorundayız. Aksi takdirde, kazanan terör olacaktır. Bunu kimse istemez, değil mi?