Tam da şu günlerde, 29 Ekim heyecanının her yanı sardığı bir dönemde, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'den dikkat çekici açıklamalar geldi. Bakan Tekin, eğitim sisteminin en temel hedeflerinden birinin -aslında belki de en önemlisinin- çocuklarımızı Cumhuriyet'i ilelebet muhafaza edecek bir şuurla yetiştirmek olduğunu ifade etti.
Öyle sıradan bir açıklama değildi bu. Sanki her kelimesi özenle seçilmiş, her cümlesi yılların birikimini yansıtırcasına...
Eğitimde Cumhuriyet Ruhu
Bakan Tekin'in üzerinde özellikle durduğu nokta, eğitimin sadece matematik, fen ya da edebiyat öğretmekten ibaret olmadığıydı. "Biz," diyordu adeta içtenlikle, "çocuklarımıza sadece ders kitaplarındaki bilgileri vermekle yetinmiyoruz." Asıl mesele, onlara bu toprakların değerlerini, Cumhuriyet'in kazanımlarını ve bunları korumanın ne denli hayati olduğunu anlatabilmekti.
Peki nasıl yapılıyor bu? İşte orası gerçekten merak uyandırıcı.
- Müfredatta yapılan köklü değişiklikler
- Öğretmen eğitimlerindeki özel vurgular
- Okul kültürünün tamamen bu anlayışa göre şekillendirilmesi
Bunlar sadece birkaç örnek. Bakan'ın deyimiyle, "Her bir çocuğumuzun kalbine Cumhuriyet sevgisini nakşetmek" için çalışıyorlar. Güçlü bir ifade değil mi?
Sadece Sözde Kalmıyor
Şimdi bazıları diyebilir ki, "Aman, yine nutuk atıyorlar." Ama öyle değil işte. Görünen o ki, bu sefer işin ciddiyetini kavramış durumdalar. Okullardaki sosyal etkinliklerden ders içeriklerine, öğretmen seminerlerinden veli bilgilendirme çalışmalarına kadar her alanda bu "şuur" meselesi ön planda tutuluyor.
Belki de en çarpıcı olanı, Bakan'ın "Bu bir tercih değil, zorunluluktur" yaklaşımı. Cumhuriyet'in kuruluş felsefesini anlamadan, o ruhu hissetmeden yetişen bir neslin bu değerleri koruyamayacağını çok net bir şekilde ifade ediyor.
Düşünsenize, çocuklarımız sadece test çözerek değil, aynı zamanda vatan sevgisiyle, milli birlik bilinciyle, demokratik değerlerle donanmış olarak büyüyor. Bu hiç de azımsanacak bir şey değil.
Geleceğe Yatırım
Bakan Tekin'in konuşmasındaki en etkileyici yanlardan biri de, bunun sadece bugünü değil yarını da kapsayan bir vizyon olduğunu vurgulamasıydı. "Çocuklarımız," diyordu, "sadece bugünün değil, yarının da teminatı." Ve bu teminatın sağlam olması için eğitimin her kademesinde Cumhuriyet değerlerinin içselleştirilmesi gerekiyor.
Kim bilir, belki de yıllar sonra bugünün çocukları büyüdüğünde, onlara verilen bu eğitimin meyvelerini toplayacağız. Belki de o zaman, Bakan'ın şu an anlattıklarının ne kadar isabetli olduğunu daha iyi anlayacağız.
Sonuç olarak, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu çabaları boşa gitmeyecek gibi duruyor. Cumhuriyet'in 100. yılına yaklaşırken, çocuklarımızın bu değerleri sahiplenecek şekilde yetişmesi -bence- her şeyden daha önemli. Ne dersiniz?