Eğitim dünyasında öyle bir rüzgar esiyor ki... Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) Meslek Yüksekokulları için hayata geçirdiği yeni model, adeta bir kartopu etkisiyle büyüyor. Kimler mi destekliyor? Neredeyse herkes!
Öğrenciler diyor ki: "Artık teoride boğulmuyoruz!" Velilerin yüzündeki endişe bulutları dağılıyor. Sektör temsilcileri ise bu gelişmeyi iki eli kanda olsa alkışlıyor. Çünkü biliyorlar ki - bu model mezun olduğunda işe hazır eleman demek.
Peki Neden Bu Kadar Beğenildi?
Aslında cevap basit: Gerçek hayatla buluşma vakti! MYO'lar artık sadece diploma dağıtan kurumlar olmaktan çıkıyor. Öğrenciler, daha okul sıralarındayken sektörün içine giriyor, gerçek projelerde yer alıyor, hatta bazen stajyer değil çalışan gibi muamele görüyor.
Bir velinin dediği gibi: "Oğlumun gözlerindeki ışığı görmeliydiniz. Artık 'Bu ders ne işime yarayacak?' sorusunu sormuyor, çünkü cevabını bizzat yaşayarak görüyor."
Sektörden Yükselen Sesler
İş dünyasının bu modele olan desteği ise tam anlamıyla fırtına gibi. Sanayici, iş adamı, teknoloji firmaları... Hepsi aynı nakaratı söylüyor: "Nihayet!"
Neden mi? Çünkü artık işe alacakları elemanları aylarca eğitmek zorunda kalmayacaklar. MYO'lardan mezun olan gençler, sektörün dilini, jargonunu, hatta bazen gizli kalmış tüyolarını bile öğrenmiş olarak geliyor. Bu da hem zaman hem para kazandırıyor - ki günümüz ekonomisinde hangisi daha değerli, karar vermek zor!
Bir başka ilginç nokta da şu: Sektör temsilcileri artık müfredata bile dahil olabiliyor. "Şu konuyu ekleyin, bunu biraz daha detaylandıralım" diyebiliyorlar. Yani eğitim ile reel sektör arasında gerçek bir köprü kurulmuş oluyor.
Gelecek Ne Vaat Ediyor?
Bu model sadece bugünü değil, yarını da şekillendirecek gibi görünüyor. Öğrenciler mezun olduklarında iş arama telaşına düşmeyecek, çünkü zaten staj yaptıkları yerlerden teklifler alıyorlar. Veliler çocuklarının "işsiz üniversiteli" olma korkusunu yeniyor. Sektör ise nitelikli eleman bulma derdinden kurtuluyor.
Kısacası, YÖK'ün bu hamlesi eğitim dünyasında adeta bir domino taşı etkisi yarattı. Herkes kazanıyor - öğrenci, veli, işveren... Eğitimin amacı zaten bu değil miydi? Hayata hazırlamak, işe yaramak, fark yaratmak...
Bu modelin başarısı, aslında çok basit bir gerçeği hatırlatıyor bize: Teori ile pratik bir araya geldiğinde, ortaya mucizeler çıkabiliyor. Ve görünen o ki, Türkiye'de mesleki eğitim artık yepyeni bir çehreye bürünüyor.