
Evet, yanlış duymadınız. Türkiye'nin eğitim çınarı son çeyrek asırda öyle bir filizlendi ki, rakamlar ilk bakışta insana inanılmaz geliyor. 2002'nin o loş sınıflarından, 2025'in teknolojiyle donatılmış eğitim yuvalarına uzanan bir destan bu aslında.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın paylaştığı –neredeyse inanılmaz– verilere göre, 2002'de 76 bin olan okul sayımız, tamı tamına %70'lik bir artışla 2025'te 130 bini aşmış durumda. Bu, sadece bir sayı artışı değil; her biri birer umut ışığı olan on binlerce yeni binanın Türkiye'nin dört bir yanında yükselmiş olması demek.
Bütçedeki Muazzam Sıçrama
Asıl çarpıcı olan ise eğitime ayrılan kaynak. Bütçe, 2002'deki 11 milyar TL seviyesinden, 2025'te inanılması güç bir şekilde 2.2 trilyon liraya ulaşmış. Yani, neredeyse 200 katlık bir büyüme! Parayı sadece rakam olarak düşünmeyin. Bu, bir ülkenin geleceğine yaptığı en değerli yatırımın somut bir göstergesi.
Peki ya derslikler? Onların sayısı da aynı ölçüde arttı. 300 binlerden 1.2 milyonun üzerine çıkmak, sınıf mevcutlarının azalması ve her çocuğun daha kaliteli bir eğitim ortamına kavuşması anlamına geliyor. Kim derdi ki?
Öğretmen Sayısı İkiye Katlandı
Eğitimin bel kemiği öğretmenlerimiz de bu dönüşümden nasibini aldı. 500 bin civarındaki öğretmen sayısı, 1.3 milyonu aşarak neredeyse ikiye katlandı. Bu artış, sadece bir istihdam politikası değil, aynı zamanda eğitimin kalitesini artırmaya yönelik devasa bir adım.
Velhasıl, son 23 yıl Türkiye'nin eğitimde adeta küllerinden doğduğu bir dönem oldu. Yatırımlar, sayılara yansıyanın çok daha ötesinde, ülkenin gelecek vizyonunu şekillendiriyor. Eğitim artık sadece bir bakanlığın değil, tüm Türkiye'nin meselesi haline geldi. Ve görünen o ki, bu yatırımın meyvelerini önümüzdeki on yıllarda hep birlikte toplayacağız.