
Dünyanın dört bir yanına yayılan eğitim ağımız, Türkiye'nin bilgi ve kültür elçisi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Tam 56 ülkede, farklı coğrafyalardaki öğrencilere ulaşan bu sistem, sadece diplomalar değil, köprüler de dağıtıyor.
Kim derdi ki Anadolu'nun bilgeliği, Afrika'nın ücra köşelerine kadar ulaşacak? Ya da Balkanlar'daki bir öğrenci, Türkçe şiirler okuyacak? İşte tam da bu noktadayız şu an. Eğitim denilince akla sadece sınıflar ve kitaplar gelmesin artık. Bizimkisi bir nevi kültür seferberliği aslında.
Rakamlarla Türk Eğitiminin Küresel Ayak İzi
Şu verilere bir bakın:
- 5 kıtada aktif eğitim faaliyetleri
- 150'den fazla eğitim kurumu
- Yılda ortalama 10.000 mezun
- 30'dan fazla dilde eğitim materyali
Bunlar sadece buzdağının görünen kısmı. Asıl hikaye, bu sayıların ardındaki insani bağlarda yatıyor. Mesela Kenya'da bir köy okulunda Türk müfredatıyla okuyan çocuklar, ya da Bosna'da Türkçe öğrenen üniversiteliler...
Neden Bu Kadar Önemli?
Dünya artık küresel bir köy. Eğitim de bu köyün ortak dili haline geldi. Bizim yaptığımız şey ise sıradan bir eğitim faaliyetinden çok daha ötesi. Adeta kültürlerarası bir diyalog köprüsü kuruyoruz. Hem de öyle böyle değil, tam 56 farklı renkle!
Peki bu sistem nasıl işliyor? Aslında oldukça basit bir formülü var: Yerel ihtiyaçları göz önünde bulundurarak, evrensel değerlerle harmanlanmış bir eğitim modeli. Türkiye'nin eğitimdeki bu 'soft power'ı, giderek daha çok ülkenin dikkatini çekiyor.
Son dönemde özellikle Afrika ve Asya ülkelerinden gelen talep patlaması yaşanıyor. Kimi ülkeler müfredatımızı kendi sistemlerine entegre ederken, kimi ülkelerde tam teşekküllü okullar açılıyor. Tabii bu süreçte Türk öğretmenlerin fedakarlıkları da unutulmamalı.
Eğitimdeki bu küresel açılım, Türkiye'nin yumuşak gücünü artırırken, gelecek nesiller arasında da kalıcı dostlukların temelini atıyor. Belki de en önemli yatırım budur - insana, bilgiye ve geleceğe yapılan yatırım...