Washington'dan gelen son haberler, Amerikan yükseköğretim dünyasında adeta bir deprem etkisi yarattı. İki önemli üniversite daha -ki bunların hangileri olduğunu birazdan açıklayacağım- Trump yönetiminin yükseköğretim sözleşmesini artık tanımadıklarını duyurdu. Bu, hiç de hafife alınacak bir gelişme değil, çünkü bu kurumların itirazı sadece bir bürokratik formaliteden ibaret değil.
Aslında olan şu: Trump ekibinin eğitim politikaları, özellikle de akademik özerklik konusundaki yaklaşımları, bu prestijli kurumları rahatsız etmiş durumda. Kimi çevrelere göre bu, üniversitelerin siyasi baskılara boyun eğmeyeceğinin net bir göstergesi. Öte yandan, bazılarıysa bu hareketin arkasında daha derin siyasi hesaplar olduğunu düşünüyor.
Peki Neden Bu Kadar Önemli?
Şimdi gelelim işin can alıcı noktasına. Bu sözleşme reddi, sıradan bir bürokratik işlem gibi görünse de aslında Amerikan eğitim sistemindeki derin bir kırılmanın habercisi olabilir. Üniversiteler -en azından bu kararı alanlar- federal hükümetin eğitim politikalarına tamamen uyum sağlamanın kendi akademik özerkliklerini zedeleyeceğini düşünüyorlar.
Bu arada şunu da eklemeliyim ki, bu iki üniversite yalnız değil. Onlardan önce de benzer kararlar alan başka kurumlar vardı. Fakat bu son gelişme, adeta domino etkisi yaratabilir - kim bilir, belki de önümüzdeki günlerde başka üniversiteler de benzer açıklamalar yapar.
Akademik Dünyadan Tepkiler
Akademisyenler ve eğitim uzmanları bu gelişmeyi nasıl yorumluyor derseniz, görüşler oldukça bölünmüş durumda. Bir kesim, üniversitelerin bu tavrını 'akademik özgürlüğün zaferi' olarak nitelendirirken, diğer taraf ise 'siyasi bir protesto' olarak görüyor. İşin ilginç yanı, her iki taraf da kendi tezlerinde oldukça haklı gerekçelere sahip.
Aslında bu tartışma, Amerikan yükseköğretim sisteminin geleceği açısından hayati önem taşıyor. Çünkü üniversiteler ile federal hükümet arasındaki bu gerilim, sadece bugünü değil, yarınları da etkileyecek nitelikte. Öyle ki, bu durum öğrenci kabul politikalarından araştırma fonlarına kadar pek çok alanda yankı bulabilir.
Sonuç olarak, Washington'dan yükselen bu akademik isyan sesinin nereye varacağını hep birlikte göreceğiz. Bir şey kesin ki: Amerikan üniversiteleri, siyasi otorite karşısında eğilmeye niyetli değil. Bu, belki de demokrasinin en güzel tezahürlerinden biri - ya da tam tersi, kim bilir?