Osmanlı Devleti'nin yönetim sisteminde toprak mülkiyeti oldukça önemli bir yer tutuyordu. Bu sistem içerisinde miri arazi kavramı, devlet hazinesine ait olan ve özel koşullarla kullanıma açılan toprakları ifade ediyordu.
Miri Arazi Nedir?
Miri arazi, kelime anlamı olarak hazine malı anlamına gelir ve bu sistemin kökleri Selçuklulara kadar uzanır. Miri toprakların mülkiyeti tamamen devlete aitti ancak kullanım hakkı belirli şartlarla kişilere devredilebiliyordu.
Osmanlı döneminde araziler mülkiyet şekillerine göre üç ana gruba ayrılıyordu: miri arazi (hazine arazileri), şahıs arazileri ve köy, otlak ile mera arazileri. Miri arazilerde gerçek veya tüzel kişilerin sahip olduğu haklar ise arazinin kullanımı, tüketimi ve araziden yararlanma şeklindeydi.
Osmanlı'da Miri Toprakların Özellikleri
Osmanlı Devleti'nde miri topraklar, tüzel ve gerçek kişilere çeşitli yollarla veriliyordu. Bu topraklar bazen kira karşılığında, bazen de maaş yerine geçecek şekilde tahsis ediliyordu. En dikkat çekici özellik ise kişinin ölümü halinde toprağın yeniden devlete dönmesiydi.
Miri arazi sistemi dokuz farklı bölümden oluşuyordu ve her birinin kendine özgü işlevleri bulunuyordu:
Miri Arazinin 9 Çeşidi
Mukataa Arazi: Belirli bir bedel karşılığı iltizama verilen bu araziler, devlet harcamalarında finansman aracı olarak kullanılıyordu.
Dirlik Arazi: Devlete hizmet veren kişilere veya savaşlarda başarı gösteren askerlere maaş karşılığı verilen topraklardı. Dirlik araziler büyüklüklerine göre has, zeamet ve tımar olarak üçe ayrılıyordu.
Paşmaklık Arazi: Gelirleri padişahın eşine ve kızlarına verilen bu araziler, hanedan üyelerinin geçim kaynağını oluşturuyordu.
Yurtluk Arazi: Sınır bölgelerinde görev yapan askerlere ve memurlara verilen bu arazilerin mülkiyeti sahiplerinin ölümüyle devlete geçiyordu.
Malikhane Arazi: Devlete üstün hizmette bulunan kişilere verilen ödül niteliğindeki arazilerdi.
Ocaklık Arazi: Gelirleri tersane harcamalarına ve kale muhafızlarına ayrılan topraklardı.
Metru Arazi: Bir veya birden fazla köyün ortak kullanımına açık olan bu araziler genellikle harman, bataklık, yaylak, mera ve kışlak olarak kullanılıyordu.
Vakıf Arazi: Gelirleri medrese, hastane, cami, bedesten gibi hayır kurumlarına aktarılan arazilerdi. Devlete bağlı hayır kurumları genellikle bu vakıf arazileri üzerine kuruluydu.
Mevat Arazi: İnsanların terk ettiği, kullanılmayan ve yerleşim yerlerinden uzak olan verimsiz topraklardı.
Miri Toprak Sisteminin Günümüze Etkileri
Osmanlı Devleti'nin miri arazi sistemi, modern Türkiye'nin kamu arazisi yönetim anlayışının temellerini atmıştır. Bu sistem sayesinde devlet, toprak üzerindeki mutlak mülkiyet hakkını korurken, üretim ve hizmet karşılığında toprakları vatandaşların kullanımına sunabiliyordu.
Günümüzde halen devam eden hazine arazisi uygulamalarının kökeni, Osmanlı'nın miri toprak sistemine dayanmaktadır. Bu tarihi sistem, toprak mülkiyeti ve kullanım hakkı arasındaki dengeyi sağlama konusunda önemli bir yönetim modeli olarak tarihteki yerini korumaktadır.