Tam da şu sıralar, eğitim dünyasının nabzını tutanların merakla takip ettiği bir isim var: YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar. Kendisi, Türkiye'nin yükseköğretim sisteminin uluslararası camiada nasıl da dikkat çektiğini anlatırken, gözlerindeki o gurur pırıltısını gizleyemiyordu. Doğrusu, haksız da sayılmaz!
Özvar'ın altını çizdiği nokta şu: Artık bizim yükseköğretim modelimiz, yurt dışındaki eğitim otoriteleri tarafından ciddi ciddi masaya yatırılıyor ve 'Bakın, Türkiye bunu nasıl yapmış?' denilerek inceleniyor. Bu, öyle küçümsenecek bir başarı değil. Hem nicelik hem de nitelik anlamında inanılmaz bir yol kat ettik.
Peki, Bu Görünürlük Ne Anlama Geliyor?
Şöyle düşünün: Dünyanın dört bir yanından akademisyenler ve eğitim planlamacıları, 'Türkiye'nin yükseköğretimdeki bu başarısının sırrı ne?' sorusunun peşine düşmüş durumda. Özvar'ın ifadesiyle, bu ilgi, sistemimizin ne denli güçlü ve istikrarlı bir şekilde yükseldiğinin en somut göstergesi.
Aslında mesele sadece sayısal büyüme değil. Evet, üniversite sayımız, öğrenci kapasitemiz, akademik personel sayımız arttı. Ama asıl önemli olan, bu büyümeyi kaliteyle harmanlayabilmiş olmamız. YÖK'ün son dönemdeki odak noktası da tam olarak bu: Niceliği değil, niteliği öne çıkarmak.
Geleceğe Dair İddialı Hedefler
Özvar, konuşmasının devamında gelecek vizyonuna da değinmeyi ihmal etmedi. Mevcut başarının rehavetine kapılmak yerine, daha yapılacak çok iş olduğunun altını çizdi. 'Daha fazla uluslararası iş birliği, daha fazla nitelikli proje ve daha fazla araştırma-geliştirme' olmazsa olmazlarımız arasında.
Kısacası, Türk yükseköğretimi için yeni bir sayfa açılıyor. Bu sayfayı hep birlikte yazacağız. Erol Özvar'ın dediği gibi, buraya kadar gelmek kolay olmadı, ama önümüzdeki yol daha da heyecan verici görünüyor.