Üniversite mezunlarının o kader mülakatlarında 'deneyim' duvarına çarpma hikayeleri artık tarih olabilir. Yükseköğretim Kurulu, tam da bu can alıcı soruna odaklanan yepyeni bir sistem üzerinde çalışıyor. İşte detaylar...
Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete'de yayımlanan karar, yükseköğretimde adeta bir devrim niteliğinde. YÖK, üniversitelerde açılacak yeni programların artık 'istihdam odaklı' olmasını şart koşuyor. Yani, o meşhur 'mezun oluyoruz ama iş yok' serzenişlerine son vermek için kolları sıvamış durumda.
Peki Bu Ne Demek Oluyor?
Aslında oldukça basit: Artık üniversiteler, 'acaba bu bölümden mezun olan ne iş yapar?' sorusuna net cevaplar verebilecek programlar açacak. İş dünyasının gerçekten ihtiyaç duyduğu alanlara yönelik, pratik becerileri ön planda tutan bir sistemden bahsediyoruz.
YÖK Başkanı Erol Özvar'ın da dediği gibi, "Amacımız, üniversite mezunlarımızın sadece diploma değil, aynı zamanda iş garantisiyle mezun olmalarını sağlamak." Oldukça iddialı bir hedef, değil mi?
İş Dünyası ve Akademi El Ele
Bu yeni sistemin en dikkat çekici yanı, işverenlerin ve sektör temsilcilerinin sürece doğrudan dahil olması. Şöyle düşünün: Hangi sektör hangi nitelikte eleman aradığını en iyi kendisi biliyor. İşte bu bilgi, artık doğrudan üniversite programlarının içeriğini şekillendirecek.
Mesela, dijital pazarlama alanında yetişmiş elemana ihtiyaç varsa, üniversiteler bu alanda programlar açabilecek. Ya da yapay zeka konusunda uzmanlaşmış mühendislere talep varsa, buna yönelik eğitimler devreye girecek.
- Teorik bilginin yanı sıra pratik beceriler ön planda
- Sektör ihtiyaçları doğrultusunda program içerikleri
- Staj ve işyeri eğitimleriyle gerçek iş deneyimi
- Mezuniyet sonrası işe yerleştirme kolaylığı
Aslında düşününce, neden daha önce akıl edilmemiş diye insan merak etmiyor değil mi? Üniversite denince hep teorik ağırlıklı, kitaplardan oluşan bir eğitim anlaşılıyordu. Oysa hayat, kitaplardan çok farklı işliyor.
Gençler İçin Ne Anlama Geliyor?
Bu değişiklik, üniversite adayları ve mevcut öğrenciler için gerçekten büyük fırsatlar sunuyor. Artık 'Bu bölümü bitirince ne iş yapacağım?' sorusuna net yanıtlar alabilecekler.
Dört yıl boyunca okudukları bölümün, mezun olduklarında kendilerine iş kapısı açacağını bilmek, hem motivasyonu artıracak hem de eğitim kalitesini yükseltecek. Kim istemez ki, mezun olduğu gün elinde iş teklifleriyle kampüsten ayrılmayı?
Üniversite-sanayi işbirliği denilen o meşhur kavram, artık kağıt üzerinde kalmayacak gibi görünüyor. Gerçek anlamda hayata geçirilecek bu projeyle, Türkiye'nin beyin göçü sorununa da çözüm bulunabilir. Nihayetinde, nitelikli gençlerimiz yurtdışına gitmek yerine, burada kalıp kariyerlerine devam etmek isteyeceklerdir.
Yeni sistemin bu yıl içinde hayata geçmesi planlanıyor. Üniversiteler, YÖK'ün belirlediği bu yeni kriterlere uygun programlarını hazırlamak için şimdiden kolları sıvamış durumda. Bakalım, yükseköğretimdeki bu yenilik, genç işsizlik oranlarında gözle görülür bir düşüş sağlayabilecek mi? Hep birlikte göreceğiz...