Dicle Üniversitesi'nde Akademik Yıl, Gazze İçin Dayanışma Dersiyle Başladı!
Dicle Üniversitesi'nde İlk Ders Gazze İçin Yapıldı

Diyarbakır'ın nabzının attığı yerlerden biri olan Dicle Üniversitesi, bu yılki akademik takvime damgasını vuracak son derece anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. 2025-2026 eğitim-öğretim yılı, kampüsü dolduran öğrenciler ve hocalar için sıradan bir açılış töreninden çok daha fazlasıydı. Tüm dünyanın gözünün üzerinde olduğu Gazze için bir dayanışma mesajına dönüştü.

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karakoç'un öncülüğünde düzenlenen 'İlk Ders' etkinliği, üniversitenin 15 Temmuz Kültür ve Kongre Merkezi'nde gerçekleşti. Salonu dolduranlar—akademisyenler, öğrenciler, idari personel—hep birlikte tek bir yürek oldu adeta. Ortak bir acıyı, ama aynı zamanda ortak bir umudu paylaşıyorlardı.

Kalpler Gazze İçin Attı

Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı elbette, ancak asıl emotional anlar bundan sonra yaşandı. Rektör Karakoç kürsüye çıktığında, salondaki herkes onun sözlerine odaklandı. Konuşmasında, üniversite olmanın sadece diplomalar dağıtmak olmadığının, aynı zamanda topluma ve dünyaya karşı bir sorumluluk taşıdıklarının altını çizdi. "Bizler burada sadece mühendis, doktor, öğretmen yetiştirmiyoruz;" dedi, sesi bazen titreyerek, "aynı zamanda vicdan sahibi, duyarlı, adalet için mücadele eden bireyler yetiştirmek en büyük görevimiz."

Ve işte o an... Karakoç, ilk dersin konusunu açıkladı: Gazze. Salondan yükselen derin bir sessizlik ve sonrasında gürültülü bir alkış tüm binayı sardı. Bu, beklenen bir karardı belki, ancak yine de insanın içini titreten türden bir andı.

Bir Ders Değil, Bir İnsanlık Vazifesi

İlk dersi vermek üzere kürsüye gelen öğretim üyesi, konuyu tarihsel, siyasi ve—en önemlisi—insani boyutlarıyla ele aldı. Sunumunda uluslararası arenadaki diplomasi oyunlarını anlattı, rakamlar verdi, haritalar gösterdi. Ama asıl etkileyici olan, anlattığı kuru veriler değil, aktardığı insan hikayeleriydi. Gazze'deki çocukların, kadınların, hayatını kaybetmiş insanların arkasındaki trajediyi gözler önüne serdi.

Salondakilerin bazıları gözyaşlarını tutamadı. Kimi öfkelendi, kimi derin bir hüzünle başını öne eğdi. Bu sadece bir ders değil, adeta bir yüzleşme ve hatırlama seansıydı. Üniversite gibi bir kurumun—ki bazen 'fildişi kule' olmakla eleştirilir—dünyanın acılarına nasıl bigâne kalamayacağının canlı bir kanıtı.

Programın sonunda, katılımcıların duygu ve düşüncelerini paylaşmaları için bir forum düzenlendi. Öğrenciler söz aldı, kendi hissettiklerini anlattı, sorular sordu. Bu diyalog, dersin statik bir monolog olmasını engelledi ve onu canlı, nefes alan bir kolektif bilince dönüştürdü.

Dicle Üniversitesi'nin bu hamlesi, aslında tüm akademik camiaya da önemli bir mesaj veriyor: Bilim ve eğitim, asla tarafsız veya nötr değildir; o, daima insanlığın hizmetinde olmalıdır. Diyarbakır'dan yükselen bu sesin, diğer üniversitelerde de yankı bulması dileğiyle...