
Doların inişli çıkışlı grafiğine, enflasyonun vurduğu darbelere rağmen Türk insanının vazgeçilmezi hep aynı kaldı: o sarı parıltı. Peki neden? Neden banka hesaplarındaki faiz oranlarından çok daha az getirisi olan bu metale bu kadar güveniyoruz?
Aslında cevap sandığınızdan daha derinlerde yatıyor. Dedelerimizden ninelerimizden duyduğumuz o söz: 'Altın en sadık dosttur.' Belki de hiç bu kadar anlamlı olmamıştı.
Güvenlik Arayışının Somut Hali
Ekonomistler rakamlarla konuşur, biz ise hislerle. Türkiye'de yaşayan biri olarak ekonomik dalgalanmalara yabancı değiliz maalesef. Paralar değer kaybeder, enflasyon alım gücünü eritir ama altın? O hep yerli yerinde durur. Adeta bir liman, sığınak gibi.
Banka hesabındaki rakamlar buharlaşıp gidebilir ama çekmecede sakladığın ziynetler, bilezikler somut bir gerçeklik sunar. Dokunabilirsin, hissedebilirsin. Bu psikolojik rahatlama paha biçilemez.
Kültürümüzün Altın İşlemeli Sayfaları
Düğünlerde takılan altınlar sadece bir hediye değil, aynı zamanda bir güvence. Annelerin kızlarına 'kendi ayakların üzerinde durursun' mesajı. Nesilden nesile aktarılan bir gelenek, bir yaşam sigortası.
Ramazan bayramlarında çocukların parmaklarında parlayan o küçük altınlar... Sadece maddi değil, duygusal bir değeri var. Anı biriktirmek gibi bir şey.
Ekonomik Rasyonel mi Duygusal Seçim mi?
İşin ilginç yanı: çoğu zaman mantıklı bir yatırım aracı olmaktan çıkıp duygusal bir tercih haline geliyor. Faiz oranları yükselse bile altın alımı düşmüyor. Neden? Çünkü burada sayılar değil, güven hissi ön planda.
Altın alan amca, teyze için bu bir alışkanlık. Belki de içgüdüsel. Tıpkı kışa hazırlık yapan karıncalar gibi...
Geleceğe Yatırım: Görünmez Ellerin Ekonomisi
Resmi ekonomistlerin gözden kaçırdığı paralel bir ekonomi var aslında. Evlerdeki, kasalardaki altınlar... Bu 'görünmez' servet, ülke ekonomisinde ciddi bir yer tutuyor.
Peki ya gelecek? Genç nesil dijital varlıklara yönelirken altın geleneği devam edecek mi? Bence evet. Çünkü binlerce yıllık alışkanlıklar bir kuşakta silinip gitmiyor. Dijital altınlar çıksa da somut olanın yerini tutamıyor.
Sonuç olarak, altın bizim için sadece bir metal değil. Güven, gelenek ve gelecek kaygısının kesiştiği nokta. Belki de en önemlisi: kontrolümüzde olan tek şey.