Vay canına! Türkiye ekonomisinin nabzını tutanlar için oldukça çarpıcı bir gelişme yaşandı. Finansal sektörün dışında kalan şirketlerimizin döviz cephesinde işler hiç de iç açıcı görünmüyor. TCMB'nin açıkladığı son verilere göre, Mayıs ayı adeta bir dönüm noktası oldu.
Net döviz pozisyon açığı - bakın burada 'net' kelimesinin altını çizmek lazım - bir önceki aya kıyasla tam 4.5 milyar dolar artış göstermiş. Yani neredeyse her gün 150 milyon dolar civarında bir yükselişten bahsediyoruz. Bu rakamlar, sokaktaki vatandaş için soyut gelebilir belki ama iş dünyasının nabzının nasıl attığını gösteren somut veriler aslında.
Peki Bu Artışın Arkasında Ne Yatıyor?
Aslında durum oldukça karmaşık. Şirketlerin yurtdışından mal alımı, borçlanma maliyetleri, döviz cinsinden yükümlülükleri... Tüm bu faktörler bir araya gelince ortaya çıkan tablo hiç de sürpriz değil aslında. Ekonomi yönetiminin son dönemdeki politikaları, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve küresel ekonomideki belirsizlikler - hepsi bu sonucun ortaya çıkmasında rol oynamış durumda.
Geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslayınca durum daha da ilginçleşiyor. Mayıs 2023'te bu açık 110.7 milyar dolar seviyesindeymiş. Demek ki bir yılda yaklaşık 10.5 milyar dolarlık bir sıçrama yaşanmış. Bu artışın temelinde yatan nedenleri anlamak için biraz daha derine inmemiz gerekiyor.
Brüt Döviz Varlıkları ve Yükümlülükleri
İşin bir de brüt rakamlara bakan tarafı var tabii. Şirketlerin elindeki toplam döviz varlıkları 150.9 milyar dolara ulaşmış durumda. Fakat - ve bu 'fakat' çok önemli - döviz cinsinden yükümlülükler 272.1 milyar dolar seviyesinde. Aradaki farkı hesaplamak için matematik profesörü olmaya gerek yok: tam 121.2 milyar dolar!
Bu rakamlar bize ne anlatıyor? Şirketlerin döviz gelirleriyle giderleri arasında ciddi bir dengesizlik olduğu açık. İhracat gelirleri, yurtdışı yatırım getirileri bir yana, ithalat ve dış borç ödemeleri diğer yana... Sanki bir kova suyla yangın söndürmeye çalışmak gibi.
Ekonomideki Dalgalanmaların Şirketlere Yansıması
Aslında bu tablo, Türkiye ekonomisinin genel durumunu yansıtıyor biraz. Döviz kurlarındaki oynaklık, enflasyonist baskılar, küresel tedarik zincirindeki aksaklıklar - tüm bu faktörler şirketlerin bilançolarına doğrudan yansıyor. Özellikle ithalat ağırlıklı çalışan firmalar için durum daha da zorlaşıyor.
Peki ne yapılmalı? Uzmanlar, şirketlerin döviz risk yönetimine daha fazla önem vermesi gerektiğini söylüyor. Döviz pozisyonlarının düzenli takibi, hedge stratejileri, nakit akış yönetimi... Bunlar artık lüks değil, zorunluluk haline geldi.
Sonuç olarak, Merkez Bankası'nın bu verileri aslında bir erken uyarı sistemi gibi. Ekonomideki dalgalanmaların şirketler üzerindeki etkisini gösteren bir barometre. Önümüzdeki aylarda bu rakamların nasıl seyredeceği, hem iş dünyası hem de ekonomi yönetimi için kritik önem taşıyacak gibi görünüyor.