Kim derdi ki, böylesine sıkıntılı bir küresel ortamda, ekonomimiz adeta bir fil gibi dimdik ayakta kalacak? Ama öyle oldu işte. Tüm dünya enflasyon, enerji krizi ve tedarik zinciri problemleriyle boğuşurken, bizimkiler sahaya inmiş ve farklı bir oyun ortaya koymuşlar.
Gelen verilere göre, ekonomimiz son çeyrekte de pozitif büyüme trendini sürdürmeyi başarmış. Bu, sıradan bir başarı değil. Dışarıdan bakınca 'imkansız' denilen bir ortamda gerçekleşti çünkü. Düşünsenize, etrafımız yangın yeri ama bizim tarlada yağmur yağıyor.
Peki Nasıl Oldu Bu İş?
Aslında sihirli bir formül yok. Olay, üretimdeki süreklilik ve ihracattaki inanılmaz dirençte yatıyor. Sanayi üretimi deseniz, tıkır tıkır işliyor. Hizmet sektörü deseniz, ayakta. İhracat deseniz... O konuda söyleyecek çok söz var.
İhracat rakamları gerçekten takdir topluyor. Dünyanın birçok ülkesi 'acaba nasıl ihracat yapacağız' diye düşünürken, Türk malı gemileri dünya limanlarına yanaşmaya devam ediyor. Marka değeri artan ürünlerimiz, yeni pazarlar buluyor. Bu da bize taze kan oluyor.
İç talep de hiç fena değil. Vatandaş, enflasyon canavarına rağmen harcama yapmaktan vazgeçmiyor. Belki biraz daha seçici davranıyor ama ekonomiyi soğutmuyor. Bu psikolojik direnç, belki de en az teknik faktörler kadar önemli.
Uzmanlar Ne Diyor?
Ekonomi dediğiniz, bazen size sürprizler yapar. Kimse bu kadarını beklemiyordu açıkçası. Dışarıdaki fırtınaya rağmen içerideki sıcaklığı korumak, ciddi bir politik başarı aslında. Tabii ki riskler bitmiş değil. Önümüzdeki dönemde küresel resesyon tehdidi hala devam ediyor. Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, hala belirsizliğini koruyor.
Ancak şu an için durumumuz sağlam. Ekonomi, zorlu parkuru geçerken düşmedi, koşusunu sürdürüyor. Bu, gelecek için de umut verici. Yeter ki içerideki dengeleri bozmayalım, üretim şevkini kırmayalım.
Son söz? Ekonomi canlı bir organizmadır, nefes alıp verir. Bugünlerde nefesi biraz ağır ama güçlü. Göreceğiz, bakalım önümüzdeki ayalar bize neler gösterecek.
