Ofis ışıklarının parıltısını özleyenlerin sayısı hiç de azımsanacak gibi değil. Evlerimizin konforundan sonra, o koridor sohbetlerini, kahve molalarındaki geyikleri - hatta bazen can sıkıcı toplantıları bile - özlediğimizi itiraf etmeliyiz.
Anketler gösteriyor ki, çalışanların neredeyse yarısı artık hibrit model istiyor. Yani hem evin rahatlığı hem ofisin enerjisi... Kimi tam zamanlı ofise dönmek isterken, bazıları için "iki gün ofis, üç gün ev" formülü altın değerinde.
Masalar Boş Kaldı, Ama Verimlilik?
İşverenler ise bu konuda biraz daha temkinli. Bir yandan takım ruhunun ofiste daha güçlü olduğunu düşünürken, diğer yandan uzaktan çalışmanın getirdiği verimlilik artışını görmezden gelemiyorlar. Zor bir denklem doğrusu.
Şirketlerin %60'ı önümüzdeki altı ay içinde ofis düzenlerini gözden geçirmeyi planlıyor. Büyük şehirlerde trafik çilesi olmadan çalışmanın cazibesi, ofis kiralarının yüksekliği - tüm bu faktörler yeni çalışma modellerini zorunlu kılıyor.
Peki Ya Sosyal Yönü?
İnsan sosyal bir varlık sonuçta. Ekran başında geçen saatler, o doğal sohbetlerin yerini tutamıyor. Yeni işe başlayanlar için durum daha da zor - ekibini tanımak, kurum kültürünü özümsemek ekran üzerinden pek kolay olmuyor.
- Çalışanların %45'i ofis ortamındaki sosyal etkileşimi özlediğini belirtiyor
- Yöneticilerin %30'u uzaktan çalışırken ekip dinamiklerinin zayıfladığını düşünüyor
- Ankete katılanların %55'i esnek çalışma saatlerinin iş-yaşam dengesini iyileştirdiğini söylüyor
Ofise dönüş planları yapan şirketler, çalışanların güvenliğini sağlamak için de önlemler alıyor. Esnek mesai saatleri, dönüşümlü çalışma grupları - ofisler artık eskisi gibi olmayacak gibi görünüyor.
Sonuç olarak, "yeni normal" dediğimiz şey aslında hala şekilleniyor. Hem çalışanlar hem işverenler için en ideal formülü bulmak zaman alacak. Belki de hiçbir zaman tek bir doğru cevap olmayacak - her sektör, hatta her şirket kendi yolunu bulacak.
