Sabahın Sessizliğinde Nal Sesleri
Eylül ayının serin bir sabahında, Kazbegi'de uyanışım atların tok ve ritmik nal sesleriyle başladı. Sert taşlara vuran "tak... tuk... tak..." sesleri sabahın sessizliğini dağıtırken, Kafkasya'nın kahramanlarını hayalimde canlandırdı. Balkona çıktığımda atlılar çoktan gözden kaybolmuştu, ancak onların bıraktığı büyüleyici atmosfer devam ediyordu.
Sosyal Medyanın Turizm Bereketi
Kazbegi'nin çehresi son 10-15 yılda belirgin şekilde değişmiş durumda. Bir zamanlar ününü Rus yazarların kalemine borçlu olan bu kasaba, şimdilerde sosyal medya ve dijital tanıtımların etkisiyle turizm patlaması yaşıyor. Kasaba halkının büyük bölümü ya evlerini turizme açmış ya da arsalarını değerlendiriyor. Etrafta gelecek sezon hazırlığı yapan çok sayıda işletme dikkat çekiyor.
Saat dokuz olduğunda, küçük kızları ve köpekleriyle yürüyüşe çıkan Rus komşulara, neşeli bir Hintli grubun da katılmasıyla sokağın dingin atmosferi aniden hareketlendi. Kahvaltı masalarına yetiştirilen, dumanı üzerinde tüten ekmeklerin kokusu tüm sokağı kaplayınca, bu kokunun peşine takılmak kaçınılmaz oldu.
Gergeti Trinity Kilisesi'nin Büyüsü
Ekşi mayalı ekmeğimi aldıktan sonra, kasabanın hemen her yerinden görülebilen Gergeti Trinity Kilisesi'ne gitmeye karar verdim. 2170 metre yükseklikteki bu tarihi yapıya giden yol, kıvrıla kıvrıla giderek dikleşiyordu. Yolda hava aniden değişti ve dağların arkasından yükselen gri bulutlar gökyüzünü kapladı.
14. yüzyılda inşa edilen kilise, çatı kısmında kapsamlı bir restorasyon geçirmesine rağmen ziyaretçilere kapısını kapatmamış. Burada, 5047 metrelik Kazbek Dağı göz hizamdaymış gibi görünüyordu. Kafkasya'nın tüm görkemi geniş vadilere ve dağ silsilelerine hakim bu tepede gözler önüne seriliyordu.
Gürcü Askeri Yolu'nda Tarih Yolculuğu
Tiflis'ten başlayan Gürcü Askeri Yolu'nun son on bir kilometresinde ilerlerken, yol daralıp virajlar arttıkça etrafı saran kayalıklar devleşiyor. Kafkas Dağları'nın önemli geçitlerinden biri olan Daryal'ı aştıktan sonra Gürcistan-Rusya sınırına ulaşıyoruz.
Lars sınır kapısında bekleyenler arasında Türk tırları ve Türk turistler de bulunuyor. Gürcistan, bu mütevazı sınır kapısına Rusya'ya dönük gösterişli bir manastır inşa ederek yeni bir final yazmış. Daryal Manastırı 2011'de açılsa da ek binalarla büyümeye devam ediyor.
Puşkin'in satırlarında tasvir ettiği gibi, bu yolun Rusya tarafında Tatatub köyünün yıkıntıları arasında yükselen ince, yapayalnız bir minare, bir zamanlar burada yaşamın olduğunu gösteriyor. Yol kenarındaki mezar taşları üzerine oyulmuş kılıç ve hançer tasvirleri ise Çerkez geleneğinin izlerini taşıyor.
Dönüş yolunda, Kazbek Dağı'nın eteklerinde sisler arasından sırtlarında Avrupalı turistlerle beliren atlar, bize son bir gösteri sundu. Lars'a doğru bir süre birlikte yol aldığımız bu atlar, Kafkasya'nın zamansız güzelliğinin canlı tanıklarıydı.