İstanbul'un Küçükçekmece ilçesinde adeta bir deprem etkisi yaratan gelişme! 4 No'lu İcra Dairesi, borçları nedeniyle haciz yoluyla el koyduğu taşınmazların listesini resmen açıkladı. Bu liste öyle sıradan bir liste değil - içinde apartman dairelerinden dükkanlara, arsalardan işyerlerine kadar onlarca mülk var.
Peki ne oluyor da bu kadar çok taşınmaz birden haciz ediliyor? Aslında cevap basit: borçlar, borçlar ve yine borçlar. İcra dairesi, alacaklılar lehine yürüttüğü takip süreçlerinde, borçluların ödemeleri gerçekleştirememesi üzerine bu radikal kararı almış durumda.
Haciz Kapsamındaki Mülklerin Dağılımı
Listenin detaylarına indiğimizde karşımıza ilginç bir tablo çıkıyor. Haciz edilen taşınmazların büyük çoğunluğu konut niteliğinde - daireler, müstakil evler... Ancak ticari işletmeler ve arsalar da listede hatırı sayılır bir yer tutuyor. Öyle ki, bazı borçluların birden fazla mülkü aynı anda haciz kapsamına girmiş durumda.
Bu süreç aslında bir gecede olmadı. İcra dairesi, borçlulara defalarca uyarı göndermiş, ödeme planları önermiş, hatta haciz öncesi son çağrıyı yapmış. Ama nafile! Borçlar bir türlü ödenmeyince, kanunun gereği yerine getirilmiş.
Mülk Sahipleri İçin Ne Anlama Geliyor?
Şimdi en can alıcı soru: Bu haciz kararı mülk sahipleri için ne demek? Kısaca ifade etmek gerekirse, haciz edilen taşınmazlar artık borçlular tarafından satılamaz, devredilemez veya üzerlerinde herhangi bir tasarrufta bulunulamaz. Yani adeta 'dondurulmuş' durumdalar.
Peki ya sonrası? İcra dairesi, bu taşınmazları belirli bir süre içinde açık artırmayla satışa çıkaracak. Elde edilen gelir öncelikle borçları kapatacak, kalan varsa -ki bu pek mümkün görünmüyor- borçluya iade edilecek.
Bu arada ilginç bir detay daha: Haciz listesinde bazı taşınmazların değerlerinin borç miktarından çok daha yüksek olduğu göze çarpıyor. Yani borçlular, küçük borçlar yüzünden büyük mülklerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmışlar. Ne kadar acı değil mi?
Sürecin Hukuki Boyutu
Haciz işlemlerinin tamamen hukuki bir çerçevede yürütüldüğünün altını çizmekte fayda var. İcra dairesi, İcra ve İflas Kanunu'na uygun hareket ediyor. Borçluların itiraz hakkı var elbette, ancak bu itirazların da hukuki süreçleri mevcut.
Uzmanlara göre, borçluların yapabileceği en akıllıca hamş, hemen bir icra hukuku avukatına başvurmak. Çünkü bazen küçük bir hukuki müdahale, büyük mülklerin kurtarılmasını sağlayabiliyor.
Sonuç olarak, Küçükçekmece'de yaşanan bu gelişme, aslında tüm borçlular için bir uyarı niteliğinde. Borçların ertelenmesi veya görmezden gelinmesi, bazen geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabiliyor. Ve maalesef bu sonuçlar, insanların yuvalarını, işyerlerini kaybetmeleriyle sonuçlanabiliyor.
Bu hikayeden çıkarılacak ders belki de şu: Borç yönetimi, mülk yönetiminden çok daha önemli olabilir. Ne dersiniz?
