Büyük Zafer'in Destansı Hikayesi Erzurum'da Can Buldu! İşte O Görkemli Tanıtım
Büyük Zafer'in Destansı Hikayesi Erzurum'da Can Buldu

Erzurum'un o bildiğimiz keskin havası, o gece bambaşka bir sıcaklığa büründü adeta. Tarihi Kongre Binası'nın önünde biriken kalabalık, sadece bir etkinliğe değil, adeta bir destanın yeniden canlanışına şahit olmak için toplanmıştı.

İçeri adımınızı attığınız anda sizi bir duygu seli karşılıyor. Sanki zaman makinesiyle 100 yıl öncesine ışınlanmışsınız gibi. Görüntüler o kadar güçlü, o kadar etkileyici ki... Nefesinizi tutuyorsunuz.

Peki Neydi Bu Belgeseli Bu Kadar Özel Kılan?

Aslında her şey, o bildiğimiz tarihi olayları anlatmanın çok ötesine geçiyor. Yönetmen, perdenin arkasındaki insan hikayelerini, o günlerin tozunu yutmuş askerlerin kişisel tanıklıklarını, gözlerindeki o tarifsiz kararlılığı ekrana taşımayı başarmış. Belgeselde, bugüne kadar hiç yayınlanmamış, aile arşivlerinden çıkmış fotoğraflar ve anılar da seyirciyle buluştu. İzlerken içiniz ürperiyor, dürüst olmak gerekirse.

Salondaki herkes – genç, yaşlı, hepsi – adeta büyülenmişti. Kiminin gözlerinde bir damla yaş, kiminin yüzünde ise derin bir gurur ifadesi... O anları kelimelerle anlatmak gerçekten zor.

Gelelim O Unutulmaz Açılış Konuşmasına

Projenin baş mimarı, sahneye çıkıp ilk sözlerini söylediğinde, salonda çıt çıkmıyordu. "Biz bu belgeselle sadece bir tarihi anlatmadık" dedi, sesi hafif titreyerek. "Biz, bir milletin nasıl yeniden doğduğunu, her karış toprağı için nasıl canını ortaya koyduğunu anlatmaya çalıştık." Bu sözler, salonda yankılanırken, herkesin yüreğine işliyordu.

Sonrasında ise, o muazzam belgesel gösterimi başladı. Görüntüler, müzik, her şey kusursuzdu. Sanki her kare, özenle işlenmiş bir tabloydu.

Ve bittiğinde? Öyle bir alkış koptu ki... Dakikalarca dinmedi. İnsanlar ayakta alkışlıyor, birbirine sarılıyordu. Tarih, sadece kitaplardan ibaret değil, işte tam da o anda, o salonda, hepimizin içinde yeniden hayat bulmuştu.

Erzurum'dan tüm Türkiye'ye yayılan bu görkemli tanıtım, sadece bir filmin galası değil, bir milletin hafızasına yapılan en güzel yolculuktu. Gerçekten görülmeye değerdi.