Bolu'nun sarp dağları arasına gizlenmiş köylerinde, zamanın durduğunu hissedersiniz bazen. Öyle ya, burada hâlâ dedelerimizin yöntemleriyle yoğurt mayalanıyor. 'Kurul' dedikleri şey - belki de hiç duymadınız bu ismi - aslında tahtadan yapılma geleneksel bir yoğurt kabı. Plastik çağına direnen bu ahşap kaplar, lezzetin sırrını saklıyor içinde.
Geçmişle gelecek arasında köprü kuran bu gelenek, özellikle Gölköy ve Seben gibi bölgelerde yaşatılıyor. Köylü kadınlar, sabahın erken saatlerinde kalkıp ineklerini sağıyor. Sonra o çiğ sütü, odun ateşinde kaynatıyorlar. İşin sırrı burada başlıyor zaten - modern yöntemlerin hızına kapılmadan, sabırla pişiriyorlar sütü.
Tahta Kabın Sırrı Nedir?
Neden plastik değil de tahta? diye soracak olursanız, cevabı oldukça basit aslında. Tahta, nefes alıyor. Yoğurdun o mükemmel kıvamı ve ekşimsi tadı, işte bu doğal malzemeden geliyor. Plastik kapların veremediği o 'şey'i - dilimizdeki o lezzet patlamasını - ancak bu kadim yöntemle yakalayabiliyorsunuz.
Bir Gölköy sakini anlatıyor: "Büyükannemden gördüm bu işi. O da kendi büyüğünden öğrenmiş. Kurul olmadan yoğurt, yoğurt olmaz bizim için." Bu sözler, aslında sadece bir mutfak geleneğinden çok daha fazlasını anlatıyor - bir kültürün, bir yaşam biçiminin devamından bahsediyor.
Lezzetin Arkasındaki Bilim
Peki bu kadar özel kılan ne bu yoğurdu? Cevap, her şeyin doğal olmasında yatıyor. Endüstriyel yoğurtlardaki gibi katkı maddeleri yok. Süt, merada otlayan ineklerden geliyor. Mayalama işlemi tamamen geleneksel yöntemlerle yapılıyor. Sonuç? Mis gibi kokan, kremamsı kıvamlı, tam anlamıyla 'yoğurt' denilebilecek bir lezzet.
Şehir hayatının koşturmacası içinde unuttuğumuz bir şey var: Gerçek lezzetin sabır istediğini. Bu yoğurtlar, ertesi gün değil, bir sonraki gün ancak hazır oluyor. Acele etmek yok. Doğanın ritmine saygı var.
Bolu'daki bu gelenek, sadece bir yoğurt yapma yöntemi değil aslında. Bir direniş hikayesi. Modern hayatın dayattığı hızlı tüketime, standart lezzetlere inat, 'orijinal' olanı koruma çabası. Ve işte güzel haber: Bu çaba başarılı oluyor. Gençler bile artık bu geleneği öğrenmek, yaşatmak istiyor.
Belki de hepimizin aradığı o 'eski tadlar' aslında hiç kaybolmamış. Sadece Bolu'nun dağ köylerinde, tahta kurulların içinde, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı insanların ellerinde yaşamaya devam ediyor.