Havaların serinlemeye başladığı bu ekim günlerinde, Safranbolu'nun o meşhur mor tarlaları yine bir hareketlilik. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tarlalara inen kadınlar, dünyanın en değerli baharatını toplamak için adeta bir yarış içindeler. Çünkü biliyorlar ki bu mor çiçekler güneş yükselmeden toplanmalı.
Ellerinde sepetler, başlarında renkli yazmalar... Kimi yirmi yıllık tecrübesiyle gözü kapalı ayırt ediyor en kalitelilerini, kimi ise ilk kez katılıyor bu geleneksel hasada. Ama hepsinin yüzünde aynı gurur ifadesi var.
Gramı Altına Bedel Bir Emek Hikayesi
Şöyle bir düşünün: Bir kilogram safran elde etmek için tam 150 bin ila 200 bin arası çiçek toplamak gerekiyor. Her çiçeğin içindeki o kıymetli üç kırmızı tepecik ise hassasiyetle, özenle ayrılıyor. Bu yüzden diyorlar ya, safran 'kırmızı altın' diye. Hakikaten de öyle!
"Bizim için sadece bir gelir kaynağı değil bu" diyor tarlalardan birinde çalışan Ayşe Teyze. "Dedemden, ninemden gördüğümüz bir gelenek. Bu mor çiçekler açtığında köyümüz canlanıyor, kadınlar olarak bir araya geliyoruz, hem çalışıyor hem sohbet ediyoruz."
Modern Çağda Bir Anadolu İmecesi
Aslında bu manzara, modern zamanlarda kaybolmaya yüz tutmuş o meşhur Anadolu imecesinin nadir örneklerinden biri. Eskiden köylüler bir araya gelir, sırayla herkesin tarlasında çalışırmış. Şimdi ise bu gelenek safran tarlalarında yaşıyor.
Kadınlar sadece çiçek toplamıyorlar aynı zamanda. Hasat sonrası kurutma, paketleme ve pazarlama aşamalarında da aktif rol alıyorlar. Bu sayede aile bütçelerine katkı sağlarken, yörenin ekonomik hayatında da söz sahibi oluyorlar.
Gelecek Nesillere Miras
Genç kızlar da bu geleneği sürdürmek için annelerinin, büyükannelerinin yanında yer alıyor. "İlk başta çok zor gelmişti" diye itiraf ediyor üniversiteli Fatma. "Ama şimdi anlıyorum ki bu sadece bir iş değil, bir kültürü yaşatmak. Belki bir gün ben de çocuklarıma bu tarlalarda safran toplamayı öğreteceğim."
Safranbolu'da bu mor hasat, kasım ayı sonuna kadar devam edecek. Her sabah yeniden canlanan bu dayanışma ruhu ise sadece safran değil, umut da ekiyor toprağa. Hem de bolca...