
Bağdat'ın tozlu sokaklarında, adeta zamanın durduğu bir köşede duruyor bu ev. Duvarlarında gizemli hikayelerin fısıldandığını hissediyorsunuz belki de. Çünkü burası, dünyaca ünlü polisiye yazarı Agatha Christie'nin bir dönem yaşadığı, hatta 'Bağdat'ta Cinayet' gibi eserlerine ilham verdiği söylenen tarihi bir mekan.
Ne yazık ki şimdilerde bu kültürel hazine, yıkılma tehlikesiyle burun buruna. Sanki Christie'nin romanlarındaki gibi bir gizemle, sessiz sedasız yok olmayı bekliyor. Belki de son bölümünü yazıyor şu an...
Bir Dönemin Sessiz Tanığı
1950'lerin Bağdat'ında, Christie ve arkeolog eşi Max Mallowan bu evde kalmıştı. O dönemlerde şehrin entelektüel hayatının nabzının attığı yerlerden biriydi burası. Şimdi? Terk edilmişliğin hüznü var üzerinde. Pencerelerinden içeri süzülen güneş ışığı, boş odalarda kaybolup gidiyor.
Yerel yetkililerin ifadelerine göre, yapının durumu hiç de iç açıcı değil. Zamanın yıpratıcı etkileri ve bakımsızlık, bu tarihi binayı adeta kemirip bitirmiş. Restorasyon için gerekli fonların bulunamaması ise durumu daha da vahim hale getiriyor.
Kültürel Mirasımıza Ne Oluyor?
Düşünsenize, Christie'nin 'Nil'de Ölüm' veya 'Doğu Ekspresinde Cinayet' gibi başyapıtlarını tasarladığı belki de bu odalardı. Şimdi o duvarlar çatlıyor, tavanlar sarkıyor. Sanki edebiyat tarihinin bir parçası, gözümüzün önünde eriyip gidiyor.
- Uluslararası tepkiler artıyor ama yeterli mi?
- Yerel yetkililer acil müdahale için ne diyor?
- Bu mirası kurtarmak için neler yapılabilir?
Kültür tarihçileri, binanın sadece Christie için değil, Bağdat'ın modern tarihi açısından da büyük önem taşıdığını vurguluyor. O dönemin sosyal ve kültürel dokusuna ışık tutan nadir yapılardan biri çünkü.
Belki de bu ev, tıpkı Christie'nin romanlarındaki gibi son anda kurtarılmayı bekliyordur. Ya da maalesef, gerçek hayatın acımasız finaliyle karşılaşacak. Son sayfayı henüz çevirmedik...