Türk edebiyatının denizlerle örülü dünyasının unutulmaz ismi Halikarnas Balıkçısı, asıl adıyla Cevat Şakir Kabaağaçlı, edebiyatseverler tarafından sıklıkla araştırılan bir figür olmaya devam ediyor. Osmanlı kökenli bu çok yönlü sanatçı, renkli yaşamı ve Ege'nin mavisini satırlarına taşıyan eserleriyle Türk kültür hayatında derin bir iz bıraktı.
Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın İlham Dolu Yaşam Öyküsü
17 Nisan 1890 tarihinde, o dönem Osmanlı toprağı olan Girit'te doğan Kabaağaçlı, altı çocuklu bir ailenin en büyük evladıydı. Babası Mehmet Şakir Paşa'nın görevi nedeniyle çocukluğu Atina'da geçti. İlk ve orta öğrenimini Türkiye'de tamamladıktan sonra eğitim için İngiltere'ye gitti ve Oxford Üniversitesi'nde dört yıl okudu.
Yurda döndükten sonra kendini yazı ve çizgi dünyasında geliştiren Kabaağaçlı, çeşitli dergilerde yazılar yazdı, karikatürler çizdi ve süslemeler yaptı. Ancak hayatı 1920'li yıllarda yazdığı bir yazı nedeniyle beklenmedik bir dönüşüm geçirdi. Askere alma usulleri ile ilgili bir yazısından dolayı üç yıl kalebentliğe mahkum edildi ve cezasının bir kısmını çekmek üzere Bodrum'a sürgün edildi.
Bodrum'a Aşk ve Edebiyatın Doğuşu
Bu sürgün, onun hayatındaki en belirleyici dönüm noktası oldu. İlk kez ayak bastığı Bodrum, sanatçının kalbini fethetti. Cezasının kalanını İstanbul'da tamamlamasına rağmen, Bodrum'un cazibesine dayanamayarak bu mavi cennete geri döndü ve yaklaşık 25 yıl boyunca burada yaşadı. Bu dönemde balıkçılık, bahçıvanlık gibi işlerle uğraşırken, bir yandan da denizin ruhunu eserlerine işlemeye başladı.
Çok sevdiği bu toprakların antik çağlardaki ismi olan "Halikarnasos"tan esinlenerek, "Halikarnas Balıkçısı" takma adını benimsedi. İkinci Dünya Savaşı'nın zorlu koşulları nedeniyle Bodrum'dan ayrılmak ve teknesini satmak zorunda kalsa da, bu ayrılık onun edebi kimliğini değiştiremedi. Hayatının son yıllarını İzmir'de geçiren usta yazar, 13 Ekim 1973 tarihinde İzmir'de vefat etti ve vasiyeti üzerine Bodrum'a defnedildi.
Denizin Sesi: Eserleri ve Sanat Anlayışı
Halikarnas Balıkçısı, edebiyatımızda "Mavi Hümanizma" akımının öncüsü kabul edilir. Eserlerinde denizi, deniz insanlarının zorlu ve bir o kadar tutkulu yaşamını, Ege ve Akdeniz'in mitolojik dokusunu sade ve samimi bir dille anlattı. Denizci terimlerine olan hakimiyeti, anlatımını son derece canlı ve gerçekçi kıldı.
Roman, hikaye, deneme ve anı türünde birçok önemli eser verdi. Başlıca eserleri şunlardır:
Romanları: Aganta Burina Burinata (1946), Ötelerin Çocuğu (1956), Uluç Reis (1962), Turgut Reis (1966), Deniz Gurbetçileri (1969).
Hikaye Kitapları: Ege Kıyılarından (1939), Merhaba Akdeniz (1947), Ege'nin Dibi (1952), Yaşasın Deniz (1954).
Denemeleri: Anadolu Efsaneleri (1954), Anadolu Tanrıları (1955), Anadolu'nun Sesi (1971).
Anı: Mavi Sürgün (1961).
Kabaağaçlı, sadece bir yazar değil, aynı zamanda usta bir balıkçı, botanik meraklısı ve derin bir tarih bilgisine sahip bir aydındı. Eski Yunan kültürünün Anadolu'nun ayrılmaz bir parçası olduğunu savundu ve bu kültürü eserlerinde kendi coğrafyamızın bir mirası olarak işledi. Üslup ve teknik kaygılardan çok, samimi ve içten anlatımı ön planda tuttu, okuyucusunu daima denizin çağrısına kulak vermeye davet etti.