Zamanın Ruhunu Yakalayan Sözler: Yazarların ve Şairlerin Kaleminden Duygu Yüklü Zaman Alıntıları
Zamanın İzinde: Edebiyattan Unutulmaz Sözler

Zaman dediğimiz o garip mucize... Kimi için bir nehir gibi akıp giden, kimi içinse durgun bir göl gibi duran. İnsanoğlunun belki de en büyük muamması. Peki edebiyatın usta kalemleri bu gizemli kavramı nasıl yorumlamış? Gelin birlikte keşfedelim.

Zamanın İzinde Bir Yolculuk

Nâzım Hikmet'in o meşhur dizeleri hâlâ kulaklarımızda çınlıyor: "Yaşamaya dair..." diye başlayan. Şair, zamanı bir türküye benzetmişti - hem hüzünlü hem de coşkulu. Aslında hepimiz için öyle değil mi? Zaman bazen hızlı, bazen yavaş; bazen acımasız, bazen de merhametli.

Orhan Pamuk'un dediği gibi, "Zaman her şeyin ilacıdır" demek ne kadar da kolay. Ama o ilacın yan etkileri var - unutmak mesela. Belki de en acımasız yanı bu: Bize en değerli anıları bile unutturabilmesi.

Geçmişe Dair O Duygu Yüklü Sözler

Geçmiş... Ah o geçmiş! Kimimiz için altın bir çağ, kimimiz içinse ağır bir yük. Cemal Süreya'nın dediği gibi: "Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer." Ne kadar doğru! Bazen bir anının hayali, bütün bir dünyaya bedel olabiliyor.

  • Yahya Kemal'in o unutulmaz mısraları: "Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer." Zamanın içinde kaybolup giden semtler, sokaklar, anılar...
  • Ahmet Hamdi Tanpınar'ın saatleri ayarlama enstitüsünden çıkagelen o bilgece söz: "Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında." Hepimiz için geçerli bu, değil mi?

Geçmişe takılıp kalmak mı, yoksa onu bir sırt çantası gibi taşımak mı? Aslında ikisi de değil. Geçmiş, tıpkı bir fotoğraf albümü gibi - ara sıra açıp bakmalı, ama sürekli elinde taşımamalı insan.

Şimdi ve Bu Anın Değeri

Oğuz Atay'ın o müthiş tespiti: "Hayatı yaşamak için iki kere yaşamak lazım, bir de anlamak için." Zamanın en büyük paradoksu bu belki de - anı yaşarken onun değerini anlamakta zorlanmak.

  1. Can Yücel'in o meşhur sözü geliyor akla: "Güzel günler göreceğiz çocuklar." Umut etmenin, geleceğe inanmanın zamanla imtihanı.
  2. Sait Faik ise bambaşka bir pencereden bakıyor: "İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli..." Zamanı güzelleştiren küçük detaylardan bahsediyor.

Şu anı kaçırıyor muyuz yoksa? Bazen öyle hissediyorum. Telefonlar, sosyal medya, koşuşturma... Zamanın içinde kaybolup gidiyoruz. Oysa Attilâ İlhan'ın dediği gibi: "An be an, soluk soluğa bir ömür."

Gelecek ve Zamanın Getirecekleri

Gelecek... Bilinmezliğin diyarı. Kimimiz korkuyoruz, kimimiz sabırsızlıkla bekliyoruz. Turgut Uyar'ın o etkileyici dizeleri: "Büyük zamanlar göreceğiz çocuklar." Büyük dediği nedir acaba? Mutluluk mu, zorluk mu, yoksa ikisi birden mi?

Zamanın akışına kendimizi bırakmak mı, yoksa direnmek mi? Belki de en doğrusu, Nâzım'ın dediği gibi: "Yaşamı sevmekten başka çare yok." Zaman ne getirirse getirsin...

Son bir söz: Zaman herkes için aynı hızda akmıyor aslında. Sevdiğinizle geçirdiğiniz bir saatle, beklediğiniz bir saat arasındaki fark gibi. Önemli olan, onu nasıl değerlendirdiğimiz. Ya da şairin dediği gibi: "Zamanı geldi mi, her şey unutulur." Peki ya sizce?