Tam altı yıl olmuş, aradan geçen zamana inanamıyorsunuz bazen. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, öyle sıradan bir anma töreniyle yetinmedi bugün. Nuri Pakdil gibi -kimine göre 'Büyük Doğu'nun son temsilcisi', kimine göre Türk düşünce hayatının kilometre taşı- bir ismi anmanın ağırlığını taşıyarak çıktı kürsüye.
Şöyle bir düşünün: Pakdil'in o kendine has duruşu, tavizsiz fikirleri ve neredeyse efsaneleşmiş edebi kimliği... Erdoğan'ın konuşmasında bu derin izleri görmek mümkündü. "Fikir ve dava adamı" tabiri belki çok kullanılıyor ama Pakdil için gerçekten hak edilmiş bir sıfat bu.
Kalbinin Tam Ortasındaki İsim
Erdoğan'ın sözleri öyle resmiyetten uzak, içten geldiği gibiydi. "Nuri Pakdil" dedi, sonra bir an durdu. "Türk entelektüel hayatının en özgün seslerinden biriydi. Onun mücadelesi, eserleri ve duruşu hepimize yol gösterici oldu."
Aslında bakarsanız -ve bu benim kişisel gözlemim- Pakdil'in bugün hâlâ bu kadar çok anılmasının sebebi, sadece yazdıkları değil. O bir nevi 'düşünce mimarı'ydı, fikirleriyle adeta bir neslin zihnini inşa etti. Belki de bu yüzden, aradan geçen bunca yıla rağmen unutulmadı.
Edebiyatın Sessiz Devrimcisi
Pakdil denince akla gelen ilk şeylerden biri, hiç şüphesiz Edebiyat Dergisi. Öyle aman aman bir tirajı yoktu belki -zaten öyle bir derdi de- ama etkisi ölçülemeyecek kadar büyüktü. Derginin her sayısı, adeta bir fikir beyannamesi gibiydi.
Erdoğan'ın vurguladığı gibi: "Sadece yazmakla kalmadı, yazdıklarıyla topluma yön verdi." Bu cümle aslında her şeyi özetliyor. Pakdil'in mirası, sadece kitaplarında değil, yetiştirdiği öğrencilerde, etkilediği aydınlarda ve hatta -inanın bana- Türkiye'nin düşünce haritasında yaşıyor.
Anma töreninde hissedilen duygu yoğunluğu gerçekten dikkat çekiciydi. Sanki herkes, kaybettiğimiz o büyük fikir işçisini bir kez daha yâd ediyordu. Erdoğan'ın son sözleri ise adeta herkesin yüreğine dokundu: "Ruhu şad olsun."
Nuri Pakdil gibi isimler -bence- her dönemde daha da değerleniyor. Çünkü onlar sadece yazmadılar, aynı zamanda düşündürdüler, sorgulattılar ve en önemlisi iz bıraktılar. Altı yıl sonra bile bu kadar canlı bir şekilde anılmaları da sanırım bu yüzden.