Mondros Ateşkes Antlaşması: Osmanlı'nın Son Nefesi ve İşgalin Başlangıç Çizgisi
Mondros Ateşkesi: İşgalin Başlangıç Çizgisi

O gün, Limni adasının Mondros limanında tarih adeta nefesini tutmuştu. 30 Ekim 1918... Osmanlı İmparatorluğu'nun son sayfasının yazıldığı o kasvetli pazartesi günü, aslında kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük bir direnişin de ilk kıvılcımıydı.

Rauf Orbay'ın imzaladığı o belge -evet, sadece bir kağıt parçasıydı belki- ama Anadolu'nun kaderini değiştirecek kadar ağırdı. İngiliz Amiral Calthorpe'un karşısında otururken hissettiklerini tahmin etmek zor değil. Zira her madde, bir imparatorluğun topraklarına saplanan bir bıçak gibiydi.

İşgalin Kapısını Açan İki Madde: 7 ve 24

Aslında antlaşmanın tamamı ağır şartlar içeriyordu ama -şu insanlık tarihinin garip tecellisine bakın- 7. ve 24. maddeler öyle bir fırtına kopardı ki...

7. madde der ki: "İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıkarsa herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına sahiptir." Ne muğlak ifade değil mi? İşte bu muğlaklık, Anadolu'nun dört bir yanında işgal bayraklarının dalgalanmasına yetti de arttı bile.

24. madde ise tam bir şok etkisi yarattı: "Vilayat-ı Sitte'de (Altı Vilayet: Erzurum, Van, Diyarbakır, Elazığ, Sivas, Bitlis) karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri bu bölgelerin herhangi bir kısmını işgal edebilir." Doğu Anadolu'yu hedef alan bu madde, aslında Sevr'in provası gibiydi.

İmzanın Hemen Ardından: İşgal Dalgası

Antlaşmanın mürekkebi kurumadan -hatta belki de kurumadan- işgaller başladı. 13 Kasım 1918'de İtilaf donanması İstanbul'a demir attı. O gemileri görenlerin yüreğine ne düştüğünü tahmin edebiliyor musunuz? İşte o an, milletin uyanışının da başlangıcıydı aslında.

  • Musul, 3 Kasım 1918 - İngilizler tarafından işgal edildi
  • İskenderun, 9 Kasım 1918 - Fransız askerleri çıkarma yaptı
  • Antalya, 28 Mart 1919 - İtalyan birlikleri şehre girdi
  • İzmir, 15 Mayıs 1919 - Yunan ordusu tarihi felaketi başlattı

Bu işgaller sıradan askeri harekatlar değildi. Her biri, Anadolu insanının yüreğine saplanan bir hançerdi - ama aynı zamanda direniş ateşini körükleyen kıvılcımlardı.

Kurtuluş'un İlk Adımları

Mondros, aslında bir son değil başlangıçtı. Nasıl mı? İşte size enteresan bir detay: Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışının resmi gerekçesi, Mondros'un 7. maddesi uyarınca bölgedeki asayişi sağlamaktı. Tarihin garip bir cilvesi değil mi? Ateşkesin dayanağı, kurtuluşun da kapısını aralıyordu.

Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi derken -işte o maddelerin zincirlerini kırmak için- Anadolu ayağa kalktı. Mondros'la başlayan işgal süreci, Türk milletinin varoluş mücadelesine dönüştü. Kim derdi ki o ağır şartlar, dünyanın gözü önünde destan yazacak bir direnişin fitilini ateşleyecek?

Tarihin Dersleri: Neden Hala Önemli?

Bugün geriye dönüp baktığımızda Mondros bize ne anlatıyor? Şunu söyleyebilirim ki: Diplomasi masasında kaybedilenler, bazen meydanlarda kazanılıyor. Ama her şeyden önce, bağımsızlığın kıymetini anlatıyor.

O günlerden bugüne -düşünsenize- nereden nereye... Mondros'un yarattığı umutsuzluk, sadece dört yıl sonra yerini zafer çığlıklarına bırakacaktı. Tarih bize şunu gösterdi: Milletin iradesi önünde hiçbir antlaşma, hiçbir işgal, hiçbir güç duramaz.

Mondros Ateşkes Antlaşması, sadece tarih kitaplarında kalan bir belge değil. O, bir milletin küllerinden doğuşunun ilk perdesiydi. Ve o perde kapanırken, yepyeni bir Türkiye'nin kuruluş hikayesi yazılıyordu.