
Tam da bugünlerde hepimizin kafasını kurcalayan o büyük soruya parmak basıyor Yavuz Donat. Öyle ki, etrafımızda olup bitenlere baktığımızda içimizden haykırmamak elde değil: Nerede kaldı o eski sağduyulu günler?
Donat'ın kelimeleri adeta bir ayna görevi görüyor - kendimizle yüzleşmemizi sağlıyor. Düşünsenize, her gün onlarca haber, yüzlerce yorum... Peki ya ortak aklımız? Nereye gitti o?
Zamanın Ruhuna Dair Çarpıcı Gözlemler
Yavuz Hoca'nın dediği gibi, belki de hiç bu kadar çok bilgiye sahip olmamıştık ama hiç bu kadar az anlamamıştık. İronik değil mi? Sürekli bir gürültü, sürekli bir koşuşturmaca... Durup düşünecek zaman bile bulamıyoruz çoğu zaman.
Aslında mesele sadece siyaset veya günlük tartışmalar da değil. Hayatın ta kendisiyle ilgili bir kaygı bu. Komşumuzla, arkadaşımızla, hatta kendi ailemizle bile diyalog kurmakta zorlandığımız anlar oluyor. Neden acaba?
Sağduyu: Kaybolan Değer mi, Yoksa Unuttuğumuz Bir Alışkanlık mı?
Belki de cevap çok basittir: Sağduyu aslında hiç kaybolmadı, sadece onu kullanmayı unuttuk. Yavuz Donat'ın da ima ettiği gibi, her şeyin bu kadar hızlı tüketildiği bir çağda durup düşünmek neredeyse lüks oldu.
Oysa tarih bize gösteriyor ki, en karanlık anlarda bile sağduyuya tutunan toplumlar ayakta kalmayı başarmış. Peki ya biz? Bu testten geçer not alabilecek miyiz?
Yazıyı okurken insan ister istemez kendi hayatına da dönüp bakıyor. Acaba ben ne kadar sağduyulu davranıyorum? Günlük telaşeler içinde önemli olanı gözden kaçırıyor muyum? Donat'ın sözleri işte bu yüzden bu kadar vurucu - çünkü kişisel olarak da yüzleşmemizi sağlıyor.
Bir Ustanın Kaleminden: Yorum ve Öngörüler
Yavuz Donat'ın tecrübesi gerçekten hissediliyor. Olaylara sadece bugünün penceresinden bakmıyor, tarihsel perspektifi de unutmuyor. Bu da onun analizlerine ayrı bir derinlik katıyor.
Sonuçta, herkes konuşuyor ama kaç kişi gerçekten dinliyor? Kaç kişi anlamaya çalışıyor? İşte Yavuz Hoca'nın altını çizdiği nokta tam da bu: Dinlemeyi unuttukça, sağduyudan da uzaklaşıyoruz.
Yazının bütününe baktığımızda aslında umutsuz bir tablo çizmiyor Donat. Aksine, bir uyarıda bulunuyor: 'Uyanın!' diyor adeta. 'Kendinize gelin ve neyin gerçekten önemli olduğunu hatırlayın.'
Peki, bu çağrıya kulak verecek miyiz? Cevabı hep birlikte yaşayıp göreceğiz...