
Kim derdi ki Brezilya'nın dev holding imparatorluğunun varisi, dünyanın dört bir yanındaki lüks butiklerden alışveriş yapabilecekken, İstanbul'un kalbinde, asırlık Kapalıçarşı'da böyle bir şeyle çıkagelir?
İşte tam da oldu. Brezilyalı milyarder iş insanı Jorge Paulo Lemann'ın gelini, Susanna Lemann, İstanbul seyahati sırasında Kapalıçarşı'nın büyüsüne kapılmış göründü. Ama alışveriş sepetindeki şey, beklenenin çok ama çok dışındaydı.
Pırlanta Değil, Altın Değil: Şaşırtan Tercih
Herkes onun elmaslar, nadide antikalar ya da en pahalı halılardan birini alacağını düşünürken, o çok daha mütevazı – hatta bazılarına göre oldukça sıradan – bir ürünü seçti. Evet, yanlış duymadınız: bir kahve cezvesi!
Öyle sıradan bir cezve de değil hani. Tamamen bakırdan, el işçiliğiyle üretilmiş, geleneksel Türk fincanlarıyla birlikte satılan özenli bir set. Fiyatı milyonlar olmasa da, anlamı paha biçilemezdi sanki.
"Anın Ruhunu Satın Aldım"
Alışverişi sırasında kendisine eşlik edenlere, bu cezveyi neden seçtiğini şu sözlerle anlattığı söyleniyor: "Buradaki atmosfer, kokular, sesler... Hepsi inanılmaz. Bu cezve bana sadece bir eşya değil, bu anın ruhunu, İstanbul'un sıcaklığını hatırlatacak."
Yani, parasıyla değil, duygusuyla bir alışveriş yapmıştı. Dünyanın en zenginlerinden biri olmanın, bazen en basit şeylerdeki güzelliği görmeye engel olmadığının kanıtı gibiydi bu.
Tabii Kapalıçarşı esnafı da bu beklenmedik ziyaretten oldukça memnun kaldı. Dükkân sahibi, "Müşterilerimiz arasında birçok ünlü isim oluyor ama böylesine mütevazı ve içten birini görmek bizi de çok mutlu etti" diyerek yaşadıkları şaşkınlığı ve memnuniyeti dile getirdi.
Sonuçta, bazen en lüks şey, en lüks fiyat etiketine sahip olan değil, en derin anıları ve duyguları taşıyandır. Susanna Lemann da İstanbul'da tam olarak bunu aramış – ve bulmuş – gibi görünüyor.