
Gözyaşları ve hüzün... İşte bugün İstanbul'da yaşanan tam olarak buydu. Banu Kırbağ'ı son yolculuğuna uğurlarken hissettiklerimizi kelimelere dökmek gerçekten zor.
Teşvikiye Camii'ndeki cenaze namazı öncesi sevenleri toplanmaya başlamıştı bile. Her biri yüzlerinde derin bir üzüntüyle – belki de biraz şaşkınlıkla – bekliyorlardı. Çünkü gerçekten çok erken gitmişti.
O isimler oradaydı – Evet, Türkan Şoray gibi bir efsane bile son vazifesini yerine getirmek için gelmişti. Kimi gözyaşlarını tutamıyor, kimi sessizce dua ediyordu. O anları görmek... İnsanın içini acıtıyor doğrusu.
Son Durak: Zincirlikuyu
Cenaze alayı Zincirlikuyu Mezarlığı'na doğru ilerlerken, İstanbul trafiği bile saygı duruşuna geçmiş gibiydi. Sanki şehir, sevdiği bir evladını kaybetmenin verdiği o ağır hüznü hissediyordu.
Mezar başında konuşanların sesleri titriyordu. Her biri ayrı bir anıyı, ayrı bir tebessümü anlatıyor gibiydi. Banu Kırbağ'ın ardından söylenen her söz, aslında onun ne kadar özel biri olduğunun kanıtıydı.
Ve toprak... O soğuk, ama bir o kadar da sıcak toprak. Sevenlerinin son bakışları eşliğinde, artık ebedi istirahatgahına uğurlandı.
Sanatçı Ruhu Hiç Ölmeyecek
Belki bedenen aramızda değil ama Banu Kırbağ'ın bıraktığı miras – o unutulmaz performanslar, o samimi gülüş – asla unutulmayacak. Türk sinemasının bu değerli ismi, kalplerde yaşamaya devam edecek.
Geride kalanlara gelince... Onlara sabır diliyoruz. Bu acıyı zamanın bile tam olarak iyileştiremeyeceğini biliyoruz ama belki hafifletebilir.