
Sinema dünyası bugünlerde gerçekten büyülü bir dokunuşu kaybetmenin hüznünü yaşıyor. Harry Potter serisinin unutulmaz görsel dünyasını yaratan adam, Stuart Craig, 86 yaşında aramızdan ayrıldı. Haber, sanat camiasında derin bir üzüntüyle karşılandı.
Craig'in ölümünü, kızı Fabienne acı bir dille doğruladı. Babasının "huzur içinde" vefat ettiğini söylerken, kelimelerin yetersiz kaldığı o derin kederi hissetmemek mümkün değildi.
Büyünün Ardındaki Gerçek Deha
Aslında Craig, Harry Potter'la anılmadan önce de Hollywood'un en saygın isimleri arasındaydı. Üç Oscar ödülüne layık görülmüştü - Gandhi, Dangerous Liaisons ve The English Patient için. Ama tabii ki onu asla unutulmaz kılan, J.K. Rowling'in büyülü evrenini perdeye taşıma biçimi oldu.
Warner Bros'un Burbank'taki stüdyolarında, devasa setler inşa etmişti. Hogwarts'ın o görkemli salonları, Quidditch sahası, hatta küçük Hermione'nin kütüphanedeki devasa kitap yığınları... Hepsi onun dehasından doğmuştu.
Hayal Etmesi Bile Zor Olanı Gerçek Kılmak
Rowling'in kitaplarındaki tanımları alıp somut, nefes kesici mekanlara dönüştürmek - kimsenin hayal edemeyeceği kadar karmaşık bir işti aslında. Diagon Alley'deki çatıların eğimi, Gringotts Bankası'nın mermer zeminleri... Her detay, Craig'in olağanüstü dikkati sayesinde hayat buldu.
Film ekibinden birinin dediği gibi: "Stuart olmasaydı, Harry Potter'ın dünyası bu kadar inandırıcı ve büyüleyici olamazdı." Kesinlikle haklıydı.
Craig, sadece sekiz Harry Potter filminde değil, Fantastic Beasts serisinde de aynı sihirli dokunuşu sürdürdü. New York'taki büyülü dünyayı da o yaratmıştı sonuçta.
Sanat dünyası büyük bir ustayı kaybetti. Ama geride bıraktığı miras - o büyülü dünyalar - asla unutulmayacak. Muggle'lar bile onun yarattığı sihiri hissetmeye devam edecek.