Dün gece Los Angeles'ta gerçekleşen LACMA Art+Film Gala, yıldızların parladığı anlara tanıklık etti. Ama hiçbiri, Keanu Reeves ve Alexandra Grant'in yan yana durduğu o an kadar etkileyici değildi. Gözlerden uzak yaşamayı seven ünlü oyuncu, bu kez sevgilisiyle birlikte kameraların karşısına geçti.
Ve ne görüntülerdi onlar! Kırmızı halıda, siyah takım elbisesi içindeki Reeves ile mor elbisesiyle Grant, adeta bir resim gibiydiler. Öyle sıradan bir 'poz veriyoruz' havasından çok uzaktılar. Aksine, birbirlerine olan sevgileri her hallerinden belli olan iki insan gibiydiler.
Yıllar Sonra Gelen İtiraf
Aslında bu ikili için 'yeni çift' demek pek doğru olmaz. Tam dokuz yıldır arkadaşlar, iş ortakları ve son birkaç yıldır da sevgililer. Reeves'in, Grant'i hayatının merkezine koyması ise -kendine has tarzıyla- oldukça sakin ve doğal bir şekilde oldu.
Kim derdi ki Matrix'in Neo'su, John Wick'in efsanevi katili, gerçek hayatta bu kadar naif ve romantik olabilir? Ama işte öyle. İkilinin bakışları, birbirlerine dokunuşları, her şeyi anlatıyor zaten. Kelimelere gerek bırakmıyorlar.
Sanat ve Aşkın Buluşması
Grant'in bir sanatçı olması, Reeves'in sanata olan tutkusuyla birleşince ortaya mükemmel bir uyum çıkmış. Birlikte yayınevi bile kurdular - X Artists' Books. Yani bu ilişki sadece romantik değil, aynı zamanda yaratıcı bir ortaklık.
Gecenin en çok konuşulan anlarından biri de -tabii ki- çiftin öpüşme anıydı. Ama bu, magazin dünyasının alışık olduğu türden gösterişli bir öpücük değildi. Daha çok, iki insanın samimi bir anda birbirlerine olan sevgisini ifade edişi gibiydi. Doğal, içten ve gerçek.
İnsan düşünmeden edemiyor: Hollywood'un bu en gizemli yıldızı, sonunda mutluluğu bulmuş gibi görünüyor. Ve bunu, kimsenin beklemediği bir anda, kendi tarzında, sessiz sedasız yapıyor.
Gece boyunca çift, birbirlerinden hiç ayrılmadı. Konuklarla sohbet ederken bile yan yana durdular, sürekli göz teması halindeydiler. Grant'in Reeves'e bakışındaki hayranlık, Reeves'in Grant'e olan saygılı ve korumacı tavrı... Tüm bunlar, gerçek aşkın kameralardan uzak yaşanmadığını gösteriyor aslında.
Belki de en güzeli, bu ilişkinin hiçbir zorlama olmadan, kendi ritminde ilerlemesi. Tıpkı Reeves'in kariyeri gibi: Gösterişsiz, ama son derece etkili.