
Son nefesini vermeye hazırlanırken, dünyanın en prestijli ödüllerinden birinin aslında ne kadar boş olduğunu fark etmek... İşte hayatın acımasız ironilerinden biri daha. Ünlü yönetmen, yaklaşan sonuyla yüzleşirken Oscar heykelciğinin soğuk metalinin hiçbir şey ifade etmediğini itiraf etti.
"Ölümle burun buruna gelince," diyor yaşlı çınar, sesinde hafif bir titremeyle, "o parlak heykelciğin bana bir fincan çay kadar bile faydası yok." Kelimeleri adeta duvara çarpıyor, Hollywood'un yapay ışıltısını yerle bir ediyor.
Şöhretin Soğuk Yüzü
Kariyerinde sayısız ödül toplayan isim, şimdilerde bambaşka bir mücadele veriyor. Hastane odasının beyaz duvarları arasında, bir zamanlar peşinden koştuğu başarıların ne kadar anlamsız göründüğünü anlatıyor:
- Geceleri uyuyamadığımda Oscar bana ninni söylemiyor
- Ağrılarımı dindirmiyor
- Sevdiklerime sarılmamı sağlamıyor
Dünyanın dört bir yanından gelen hayran mektuplarıysa, şimdi ona en çok dokunan şey. "Bir gencin, filmim sayesinde hayata tutunduğunu okumak... İşte gerçek ödül bu" diye ekliyor, gözlerinde o eski ateşi yeniden görmek mümkün.
Son Sözlerinden Hayat Dersleri
Konuşmasının en çarpıcı kısmı belki de şu: "Keşke daha çok gülseydim, daha çok sevseydim, daha çok... yaşasaydım." Klişe gibi görünebilir ama ölümle burun burna gelen birinden duyduğunuzda, her kelimesi yüreğinize işliyor.
Genç sinemacılara tavsiyesi? "Kameranızı hayata çevirin. Gerçek hikayeler orada, redaksiyon odalarında değil." Son sözleri ise tam bir tokat gibi: "Ödül törenlerinde alkışlanacak kadar uzun yaşamadığımı göreceksiniz."