
Yeşilçam'ın unutulmaz yıldızı Türkan Şoray, hayatında bir türlü gerçekleşmeyen buluşmanın hüznünü ilk kez bu kadar açık döküyor. Yılmaz Güney'le aynı dönemde parlamalarına rağmen, kaderin cilvesi mi desek, yoksa talihsiz tesadüfler mi, hiçbir projede bir araya gelemediler.
"O dönem herkes 'Türkan-Yılmaz ikilisi mutlaka olmalı' diyordu" diye anlatıyor Şoray, gözlerindeki o naif hüznü saklayamadan. "Ama bir türlü kısmet olmadı. Senaryolar geldi, teklifler yapıldı, ama hep bir şeyler çıktı."
Çekirdekten Yetişme İki Dev
İlginçtir, ikisi de sinemaya neredeyse aynı yıllarda adım atmıştı. Şoray'ın ifadesiyle: "Ben setlerde acemilik çekerken o zaten kendini kanıtlamıştı. Öyle bir enerjisi vardı ki..." Cümlesini tamamlamıyor, uzaklara dalıyor.
Güney'in özgün tarzı ve Şoray'ın karizması düşünüldüğünde, keşke diyesi geliyor insanın. 60'ların o heyecanlı sinema ortamında, bu iki farklı dünyanın kesişmemesi gerçekten şaşırtıcı.
Pişmanlık mı? Hayır, Derin Bir Hüzün
"Pişmanlık değil aslında" diye düzeltiyor hemen Şoray. "Daha çok, tamamlanmamış bir hikaye gibi. Bazen düşünüyorum da, belki de buluşmamamız gerekiyordu. Kim bilir, belki de böylesi daha iyi oldu."
Bu sözler, dinleyenlerin yüreğine işliyor. Çünkü herkes biliyor ki, Yeşilçam'ın bu iki devi, aslında birbirini tamamlayacak parçalardı. Ama hayat, her zaman istediğimiz senaryoları yazmıyor.
Şoray'ın son sözleri ise şöyle: "Yılmaz'ı kaybettiğimiz gün, sadece büyük bir sanatçıyı değil, belki de hiç yaşayamadığımız o güzel anları da kaybettik. Ama filmlerimizle yaşıyoruz işte..."