
Bodrum'un ılık akşamında, denizin usul usul kıyıyı öpüşünü dinlerken bir başka büyü daha yaşandı. Yunanistan'ın usta tenorlarından biri, bu eşsiz atmosferde sahneye çıktı ve herkesi büyülemeyi başardı.
Belki de yıllardır bu kadar içten bir performans görmemiştim. Sesinin gücüyle değil, duygu yoğunluğuyla sarsıldı izleyiciler. Öyle ki, bazı şarkıların sonunda salondaki sessizlik neredeyse dokunulabilir hale gelmişti.
Denizle Yarışan Ses
Akustiğiyle ünlü açık hava tiyatrosu, bu gece için adeta yeniden doğmuştu. Tenorun her bir notasının, dalgaların ritmiyle nasıl da uyum içinde olduğunu fark etmemek imkânsızdı. Sanki Ege'nin iki yakası, müziğin büyüsüyle birleşiyordu.
Programda ne vardı? Klasikler elbette... Ama öyle sıradan bir repertuvar değil. Yunan bestecilerin eserlerinden, Türk dinleyicilerin de aşina olduğu parçalara uzanan geniş bir yelpaze. Bazı şarkılar o kadar içtendi ki, dilini bilmeyenlerin bile gözleri doldu.
Sahne Arkası
Performans sonrası kulis oldukça hareketliydi. Sanatçı, Türk hayranlarıyla tek tek ilgilenmeyi ihmal etmedi. "Bodrum'daki bu enerji beni her zaman etkiler" diyor, bir yandan da imza dağıtmaya devam ediyor. Yanındaki menajerine göre, bu son yıllardaki en özel konserlerden biri olmuş.
Festival organizatörleri ise oldukça memnun. "Kültürlerin buluşması" diye tanımlıyorlar bu geceyi. Haklılar da... Müziğin evrensel dili, bir kez daha her şeyin üstesinden gelmeyi başarmıştı.