
Kim demiş hayallerin bir sınırı olduğunu? Çocukların gözlerindeki o pırıltıyı görenler bilir ki, onlar için imkansız diye bir şey yok. Adeta birer kaşif gibi dünyayı keşfeden bu minikler, hayal güçleriyle sınırları zorluyor.
Belki de en saf halidir yaratıcılığın. Hiçbir kural tanımadan, sınırlara takılmadan, özgürce uçup giden düşünceler... İşte tam da bu yüzden, çocukların hayal dünyası yetişkinlerin çoğu zaman anlamakta zorlandığı bir evren aslında.
Zıplayan Hayallerin Peşinde
Bir düşünün: Çocukken kaç kez zıpladınız ve kendinizi uçarken hayal ettiniz? Belki de sayamayacak kadar çok. İşte bu hikaye de tam olarak o duyguyu anlatıyor. Milyonlarca kez zıplayan, her seferinde biraz daha yükseğe çıkmayı hayal eden çocukların inanılmaz enerjisi...
Kim bilir, belki de geleceğin mucitleri, sanatçıları veya bilim insanları şu an bahçelerinde, odalarında bu hayallerin peşinden koşuyor. Ve işin en güzel yanı? Onlar için hiçbir fikir "çok uçuk" değil.
Yaratıcılık Engel Tanımıyor
Çocukların oyun oynarken kurdukları hayaller bazen öyle noktalara varıyor ki - yetişkinler olarak bizim aklımızın ucundan bile geçmeyen fikirler çıkabiliyor ortaya. Bir karton kutuyu uzay gemisine, bir sopayı sihirli değneğe dönüştürebilen bu zihinler, aslında yaratıcılığın en saf halini temsil ediyor.
Uzmanlar diyor ki: "Çocukların hayal gücünü beslemek, onların gelecekteki başarısı için en önemli yatırımlardan biri." Peki biz yetişkinler olarak bu konuda ne yapıyoruz? Belki de onlardan öğreneceğimiz çok şey var.
Sonuç olarak, bu hikaye bize bir kez daha hatırlatıyor: Hayallerin yaşı yok. İster 5 yaşında olun, ister 50... Önemli olan o çocuksu heyecanı kaybetmemek ve zaman zaman kendimize izin vermek - milyonlarca kez zıplamak, uçmayı hayal etmek ve sınırları zorlamak için.