Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İpek Midi, inme (felç) geçiren bir hastaya yapılan yanlış müdahalelerin hayati riski önemli ölçüde artırdığı konusunda uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Midi, doğru müdahalenin 112 Acil Çağrı Merkezi'ni arayarak profesyonel sağlık ekibi talep etmek olduğunu vurguladı.
Zaman Kaybı Kalıcı Hasara Yol Açabilir
Prof. Dr. İpek Midi, inmenin beyne kan taşıyan damarların tıkanması veya yırtılması sonucu aniden geliştiğini belirtti. Her iki durumda da belirtilerin ani ortaya çıktığını ve zamanın çok kritik olduğunu ifade eden Midi, erken müdahale ve hızlıca profesyonel sağlık ekibine ulaşmanın hastanın hayatını kurtarmada belirleyici rol oynadığını söyledi.
Toplumda erken belirtilerin yeterince ciddiye alınmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Midi, şu semptomlara karşı uyanık olunması gerektiğini kaydetti: Yüzde, kolda veya bacakta ani güçsüzlük veya his kaybı, görme problemleri, konuşma bozukluğu, baş dönmesi, denge kaybı ve bazen bilinç kaybı. Bu durumlarda hastanın evde vakit kaybetmeden, asla uyutulmadan ve 112 aracılığıyla en yakın inme merkezine ulaştırılması gerekiyor.
İlk 4,5 Saat Altın Değerinde
İnmenin ilk saatlerinin tedavi için kritik bir zaman penceresi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Midi, "İnmenin akut tedavisi yalnızca ilk 4,5 saat içinde yapılabiliyor" dedi. Bu süre zarfında damardan pıhtı çözücü ilaçlar verilebildiğini ve uygun hastalarda anjiyo ile pıhtının çıkarılabildiğini (trombektomi) anlattı. Ancak bu altın değerindeki süre geçtikten sonra tedavi şansının azaldığını ve kalıcı felç riskinin arttığını sözlerine ekledi.
Yanlış Müdahaleler Durumu Kötüleştiriyor
Prof. Dr. İpek Midi, toplumda inme sırasında sıklıkla yapılan bazı yanlış uygulamalara dikkat çekti. Hastaya soğuk su dökme, "uyusun geçer" deme veya aspirin verme gibi davranışların tehlikeli olduğunu belirtti. İnmenin kanamalı da olabileceğini hatırlatan Midi, aspirin gibi kan sulandırıcı ilaçların kanamalı inmelerde kanama alanını genişleterek tabloyu ağırlaştırabileceğini ifade etti.
Doğru yaklaşımın, hastaya herhangi bir ilaç vermeden sağlık ekiplerini beklemek olduğunu söyleyen Midi, bu sırada yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: Hastanın yan yatırılması, başının bir yere çarpmayacak şekilde korunması ve solunum yolunun açık tutulması. 112 ekipleri hastanın tansiyon ve kan şekerini ölçerek en uygun merkeze yönlendiriyor. Bu sürecin ne kadar erken başlarsa hastanın yaşam ve iyileşme şansının o kadar arttığını vurguladı.
Risk Faktörlerini Kontrol Etmek Çok Önemli
Prof. Dr. Midi, hareketsiz yaşam ve yanlış beslenmenin sadece ileri yaştakileri değil, genç ve orta yaş grubunu da giderek daha fazla risk altına soktuğunu söyledi. Fiziksel aktivite azlığı, uzun süre bilgisayar başında kalma ve fast food ağırlıklı beslenmenin erken yaşlarda damar sağlığını bozduğunu belirtti.
Hipertansiyon, diyabet, kalp ritim bozuklukları, obezite ve hareketsizliğin en önemli inme risk faktörleri olduğunu kaydeden Midi, bu faktörler kontrol altına alındığında inmelerin yaklaşık yüzde 90'ının önlenebileceğini ifade etti. Haftada sadece 4 gün yapılan düzenli yürüyüşün bile koruyucu etkisi olduğunu, Akdeniz tipi beslenmenin de faydalı olduğunu sözlerine ekledi.
İnme sonrası sürecin de akut dönem kadar önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. İpek Midi, fizik tedaviye erken başlamanın hastanın yaşam kalitesini belirlediğini vurguladı. İnmelerin üçte birinde hastanın iyileşebildiğini, üçte birinde ise kalıcı sekellerle hayatını sürdürmek zorunda kaldığını belirten Midi, erken ve düzenli fizik tedavinin sonraki yaşamı sağlıklı sürdürebilme açısından büyük önem taşıdığını söyledi.