
Avrupa'nın göbeğinde soluduğumuz hava, sandığımızdan çok daha tehlikeli bir hal alıyor. Öyle ki, her nefes alışımızda ciğerlerimize dolan o minik partiküller, kalbimizi sessizce vuruyor. Bu hiç de abartı değil - yeni veriler ürkütücü bir tablo çiziyor.
Danimarka'daki Aarhus Üniversitesi'nden bilim insanları, işte tam da bu konuyu mercek altına almış. 20 yılı aşkın süredir (1997-2015 arası) 57 binden fazla kişinin sağlık verilerini incelemişler. Sonuçlar? Düşündüğünüzden daha vahim.
Kirli Hava Kalbe Nasıl Zarar Veriyor?
PM2.5 olarak bilinen o minik partiküller - ki saç telimizin çapının neredeyse 30'da biri kadarlar - kan dolaşımımıza sızıyor. Ve işte asıl mesele bu: vücudumuzda yangın çıkarırcasına iltihaplanmaya yol açıyorlar. Damarlarımızda biriken plaklar, kalp krizine davetiye çıkarıyor. Kim düşünürdü ki soluduğumuz havanın böyle bir etkisi olacağını?
Araştırmacıların söylediğine göre, her metreküp havada sadece 5 mikrogramlık PM2.5 artışı bile kalp yetmezliği riskini %17 oranında fırlatıyormuş. Bu nasıl bir rakam biliyor musunuz? Sigara içmekten bile daha tehlikeli olabilir!
Peki Ya Türkiye'de Durum Ne?
Avrupa Çevre Ajansı'nın 2022 raporuna göz atacak olursak... Türkiye'deki hava kirliliği seviyeleri maalesef Avrupa ortalamasının hayli üstünde. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için bu durum ciddi bir alarm zili aslında. İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de - her gün milyonlarca kişi farkında olmadan bu riskle burun buruna yaşıyor.
Aslında düşününce... Hava kirliliği denince aklımıza hemen fabrika bacaları, egzoz dumanları geliyor. Ama işin iç yüzü o kadar da basit değil. Evlerimizde yaktığımız odunlar, kömürler hatta yemek pişirirken çıkan dumanlar bile bu kirliliğe katkıda bulunuyor. Yani kaçış yok gibi görünüyor ama aslında var!
Çözüm Ne Peki?
İşin bilimsel tarafına bakarsak, çözüm iki yönlü: bireysel ve toplumsal. Kişisel olarak yapabileceklerimiz sınırlı elbette. Ama hava kalitesi düşük olan günlerde dışarı çıkmamak, spor yapmamak, evde hava temizleyiciler kullanmak gibi önlemler alınabilir.
Asıl büyük resim ise devletlerin ve şehirlerin elinde. Temiz enerji kaynaklarına yönelmek, toplu taşımayı yaygınlaştırmak, endüstriyel emisyonları sıkı kontrol altına almak... Bunlar olmadan olmaz. Danimarkalı araştırmacıların da dediği gibi: "Hava kirliliğini azaltmak, halk sağlığını korumanın en etkili yollarından biri."
Son bir not daha: Bu araştırma bize gösteriyor ki, iklim değişikliği ve sağlık sorunları ayrılmaz bir ikili aslında. Belki de artık hava kalitesine en az su kalitesi kadar önem vermemizin zamanı gelmiştir. Ne dersiniz?