
Bazen hayat önümüze öyle bir hikaye koyar ki, insanın yüreğine işler. İşte o hikayelerden biri de, kanserle mücadele eden eşi için gerekli ilacı bir türlü bulamayan bir adamın inanılmaz azmiyle yazıldı.
Düşünsenize, sevdiğiniz insan hayat mücadelesi verirken, ona yardım edecek ilacı bulamıyorsunuz. Tam bir çaresizlik duygusu. İşte o adam, bu acı tecrübeyi yaşadıktan sonra pes etmek yerine, harekete geçmeye karar verdi.
Yarım Kalan Bir Hayat Hikayesi
Eşini kaybettikten sonra, yaşadığı o büyük acının içinde bir karar verdi: "Başka kimse bu acıyı yaşamasın" dedi kendi kendine. Ve inanın, bunu sadece söylemekle kalmadı.
Kolları sıvadı, araştırmalara başladı. Kim bilir kaç gece uykusuz kaldı, kaç kapı çaldı. Ama o pes etmedi. Sonunda o ilacı kendi imkanlarıyla üretmeyi başardı. Evet, yanlış duymadınız - kendi elleriyle!
İyilik Peşinde Koşan Bir Yaşam
Peki ya sonra? Ürettiği ilacı satıp zengin mi olacaktı? Hayır. Onun amacı para kazanmak değildi. Tek derdi, başkalarının aynı acıyı yaşamamasıydı.
Şimdi o ilacı, ihtiyacı olanlara ücretsiz olarak dağıtıyor. Kimi zaman bir telefonla ulaşıyor insanlara, kimi zaman kapılarını çalıyor. Her bir ilaç kutusunda, aslında bir insanlık dersi yatıyor.
Belki de en çarpıcı olan şey, yaşadığı o büyük kaybın ardından kendini başkalarına adamış olması. Acısını, başkalarının yaralarını sarmak için kullanıyor. Ne diyelim? Dünyada böyle insanların var olması, hepimize umut veriyor.
Bu hikaye bize şunu gösteriyor: İnsanın içindeki iyilik, en zor zamanlarda bile yeşerebilir. Ve bazen, en büyük acılar en güzel iyiliklere dönüşebilir.