
Bazen öyle anlar olur ki, kelimeler yetmez—işte tam da öyle bir andaydı Emine Ün. Dört uzun yıl geçmişti annesini kaybelişinin üzerinden, ama acı hâlâ taptazeydi. Koronavirüs denen amansız illet, bir anda kapmıştı onu elinden.
Ne olduysa o korkunç pandemi döneminde olmuştu. Ve şimdi, aradan geçen bunca zamana rağmen, bir "anne" sesinin yokluğu nasıl da yakıyordu içini. Sosyal medyada döktürmüştü içini—belki de binlerce kişinin kalbine dokunan bir paylaşımla.
“Anne” Demenin Kıymetini Bilin
Şöyle yazmıştı gönderisinde: “Anne hasreti tarifsiz bir acı… Onsuz geçen her gün, her saniye ayrı bir sınav. Ve o ses… Telefondaki ‘Anne’ hitabını duyamamak… İşte asıl yıkım bu.”
Bu sözler, sadece bir ünlünün değil, aslında annesini kaybetmiş herkesin ortak diliydi. Kimi yorumcular hemen destek mesajları yazdı—kimileriyse kendi hikâyelerini anlattı. Çünkü kaybetmenin ve özlemin dili evrenseldi.
Pandemi Hepimizi Yaraladı
O günleri hatırlayın—maske, mesafe, hastane kapılarında umutsuz bekleyişler… Emine Ün de o korkunç günlerden birinde kaybetmişti en değerlisini. Ve şimdi, aradan dört yıl geçse de—acı dinmemişti. Dinmiyordu da zaten.
Belki de—insan—zamanla alışır sanıyorduk kayıplara, ama bazı yaralar asla kapanmıyor. Hele ki anne yokluğu… Tarifi yok—gerçekten de.
Emine’nin paylaşımı, sadece kendi acısını değil, binlerce kişinin sessiz çığlığını da temsil ediyordu. Belki de bu yüzden bu kadar hızlı yayıldı—çünkü herkesin ortak acısına parmak basmıştı.
Umarım—bir gün—bu hasret dindiği günü görür. Ama şimdilik—gerçek şu: Anne özlemi, yaşayan bilir.