AB'nin İsrail'e Yaptırım Gözdağı: 'Masada Kalmaya Devam Edecek' Diyorlar!
AB'nin İsrail'e Yaptırım Gözdağı Sürecek

Brüksel'deki koridorlarda dolaşan fısıltılar giderek yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Avrupa Birliği, İsrail'e karşı yaptırım kartını masada tutmakta ısrarlı görünüyor - hem de ne ısrar!

İrlanda Dışişleri Bakanı Micheal Martin'in şu sözleri ise adeta diplomatik bir bomba etkisi yarattı: "Bu seçenek masada duruyor ve durmaya da devam edecek." Sanki satranç tahtasında hamle sırasını bekleyen bir kale gibi.

İspanya ve İrlanda Öncülük Ediyor

İspanya'nın sol kanat hükümeti ile İrlanda'nın diplomatik çabaları, AB içinde ciddi bir dalgalanma yaratıyor. Madrid ve Dublin'in ortaklaşa yürüttüğü bu inişli çıkışlı diplomatik dans, diğer üye ülkeleri de etkilemeye başlamış durumda.

Belçika ve Slovenya gibi ülkelerin de benzer bir öneriyi değerlendirdiği konuşuluyor. Yani bu sadece iki ülkenin tekil çabası değil, AB içinde yayılan bir dalga hareketi.

İsrail'in Tepkisi: "Cezalandırılmak İstemiyoruz"

İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın yanıtı ise oldukça net: "Doğru eylemlerimizden dolayı cezalandırılmaya karşıyız." Katz, İspanya ve İrlanda'yı "teröre destek vermekle" suçlayarak diplomatik nezaket sınırlarını zorluyor.

Bu arada İspanya'nın İsrail büyükelçisine yönelik resmi ihtarın, ilişkilerin hangi noktaya geldiğinin acı bir göstergesi olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

AB İçinde Görüş Ayrılıkları Derinleşiyor

Avrupa Birliği'nin Ortadoğu politikasındaki çatlaklar her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Almanya ve Çekya gibi ülkeler İsrail'e yönelik yaptırımlara şüpheyle yaklaşırken, İspanya ve İrlanda daha agresif bir tutum benimsiyor.

Bu bölünmüşlük aslında AB'nin Ortadoğu'daki etkinliğini de ciddi şekilde zayıflatıyor. Bir taraftan insan hakları savunuculuğu yaparken, diğer taraftan iç görüş ayrılıklarıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.

Dış ilişkilerde birlik olmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha görüyoruz. Her ülkenin kendi iç politik dengeleri, tarihsel bağları ve ekonomik çıkarları farklı bir pozisyon almasına neden oluyor.

Uluslararası Adalet Divanı'nın Kararı

Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nın geçtiğimiz ocak ayında verdiği karar da bu diplomatik gerilimi körükleyen unsurlardan biri. İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarının "soykırım eylemi" olma ihtimalinin ciddi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylemesi, Avrupa kamuoyunda önemli yankı buldu.

Ancak İsrail bu kararı şiddetle reddediyor ve kendisini savunma hakkını kullandığını ısrarla vurguluyor.

Sonuç: Diplomatik Gerilim Tırmanıyor

Avrupa Birliği ile İsrail arasındaki bu diplomatik kriz, basit bir anlaşmazlığın çok ötesine geçmiş durumda. Yaptırım tehdidi sadece bir pazarlık kozu değil, aynı zamanda AB'nin insan hakları konusundaki inandırıcılığının da bir testi.

İrlanda Dışişleri Bakanı'nın dediği gibi, bu seçenek masada kalmaya devam edecek. Peki ya sonra? Kim bilir, belki de Avrupa diplomasisinin en zorlu sınavlarından biriyle karşı karşıyayız.

Bir yanda uluslararası hukuk, diğer yanda stratejik ortaklıklar... Brüksel'in bu dengeyi nasıl kuracağını hep birlikte göreceğiz.