Berlin'de hava gerçekten gergindi. Öyle ki, CDU genel merkezinin önündeki kalabalık her geçen dakika biraz daha büyüyor, sloganlar biraz daha yükseliyordu. Friedrich Merz'in ofisine doğru ilerleyişi ise tam anlamıyla bir siyasi kabusa dönüşmüştü.
Binlerce protestocu... Kimi elinde "Adalet İstiyoruz" pankartları, kimi ise hükümetin mülteci politikalarını eleştiren dövizler taşıyordu. Ortam o kadar elektrikliydi ki, sanki Berlin Duvarı yeniden yükselmiş gibi hissettiriyordu insana.
Siyasi Fırtına Nasıl Başladı?
Aslında her şey Merz'in son dönemdeki açıklamalarıyla tetiklendi diyebiliriz. Mülteci politikaları konusundaki sert söylemleri, sanki bir kıvılcım gibi herkesi harekete geçirmişti. İnsanlar öfkeliydi, hem de çok öfkeli.
Polis barikatları neredeyse yerinden oynayacak gibiydi. Protestocuların coşkusu -ya da öfkesi diyelim- gerçekten görülmeye değerdi. "Bu kadar insan nasıl bir araya geldi?" diye düşünmeden edemiyor insan.
O Anları Yaşayanlar Ne Diyor?
Orada bulunanlardan biri, "Yıllardır böyle bir kalabalık görmemiştim" diyordu. Bir diğeri ise "Artık yeter, politikacılar halkı dinlemeli" diye ekliyordu. Herkesin ortak bir derdi vardı: Değişim.
Peki Merz bu duruma nasıl tepki verdi? Söylenenlere göre, partisi içinde bile bu protestoların yankıları devam ediyor. Bazı CDU'lu politikacılar halkın tepkisini anlayışla karşılarken, diğerleri ise protestocuları "aşırılık yanlısı" olmakla suçluyor.
Bu Protestolar Ne Anlama Geliyor?
Aslında olan biten sadece Almanya'yı değil, tüm Avrupa'yı ilgilendiriyor. Mülteci krizi, ekonomik sıkıntılar, enflasyon... Tüm bu sorunlar bir araya gelince, insanların sabrı taşıyor doğal olarak.
Merz'in partisi şu anda muhalefette ama -bana kalırsa- bu protestolar onlar için de ciddi bir uyarı niteliğinde. Halkın sesini duymazdan gelmek artık çok daha zor.
Berlin'de yaşananlar, belki de Avrupa siyasetinde yeni bir dönemin habercisi. Kim bilir? Ancak şu kesin: Siyasetçiler artık sokaktaki insanın nabzını daha iyi ölçmek zorunda kalacak.
