Avrupa'nın önde gelen gazeteleri bugün manşetlerini Türkiye'nin diplomatik başarısına ayırdı. Sanki uzun süredir suskun kalan bir orkestra yeniden şefini bulmuş gibiydi. Ve o şef, hiç kuşkusuz Ankara'ydı.
Fransız Le Figaro, İspanyol El Pais ve İtalyan La Repubblica... Hepsi aynı nakaratı söylüyordu: "Türkiye olmadan bu ateşkes mümkün olamazdı." Gerçekten de öyle miydi? Gelin bu diplomatik satranç oyununun perde arkasına birlikte bakalım.
Diplomasinin Ustaları Devrede
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son haftalardaki yoğun telefon trafiği adeta bir diplomasi fırtınası yaratmış. Dünya liderleriyle yapılan görüşmeler, aslında herkesin bildiği ama kimsenin tek başına çözemeyeceği bir bulmacaydı. Ankara ise bu bulmacanın kayıp parçasını bulmak için kolları sıvadı.
Şu rakamlar oldukça çarpıcı: Son bir ayda 15'ten fazla ülke lideriyle doğrudan temas, 30'dan fazla diplomatik görüşme ve sayısız kapalı kapı toplantısı. Bu yoğun tempo, aslında Türkiye'nin bölgedeki ağırlığını bir kez daha gösterdi bize.
Avrupa Basını Ne Diyor?
Le Figaro'nun "Türkiye'nin Zaferi" başlıklı analizi gerçekten dikkat çekici. Gazete, "Ankara'nın dengeli ve ılımlı duruşunun taraflar arasında güven oluşturduğunu" vurguluyor. Doğrusu, bu tespit oldukça isabetli görünüyor.
El Pais ise daha net konuşmuş: "Erdoğan, hem Hamas hem İsrail nezdinde saygınlığını koruyan tek lider. Bu da onu vazgeçilmez bir arabulucu yapıyor." Haklılar mı? Bence oldukça haklılar.
La Repubblica'nın yorumu ise belki de en çarpıcı olanı: "Türkiye, Batı'nın yıllardır kaybettiği dengeyi sağlamayı başardı." Bu sözler, Avrupa'nın içine düştüğü açmazı da özetliyor aslında.
Peki Nasıl Başarıldı?
İşin sırrı, Ankara'nın 'dengeli güç' politikasında yatıyor. Türkiye, bir yandan İsrail'e insani yardım koridoru için baskı yaparken, diğer yandan Hamas'ı daha ılımlı bir tutum almaya ikna etti. Bu ince ayar diplomasisi, tarafların masaya oturmasını sağladı.
Düşünsenize, bir tarafta Batı'nın geleneksel müttefikleri, diğer tarafta Ortadoğu'nun karmaşık dengeleri. Arada kalmak yerine, tam ortada durmayı başaran bir Türkiye var. Bu pozisyon, aslında yıllardır oluşturulan dış politika birikiminin ürünü.
Şunu da eklemek gerek: Bu başarı sadece bugünün eseri değil. Türkiye'nin bölgedeki tarihi bağları, kültürel yakınlığı ve ekonomik ilişkileri, onu doğal bir arabulucu yapıyor. Kimse bunu inkâr edemez.
Sonuç Ne Olacak?
Ateşkes şu an için sağlandı ama asıl mesele kalıcı barışı tesis etmek. Bu noktada Türkiye'nin rolü daha da kritik hale geliyor. Çünkü artık herkes anladı ki, Gazze denkleminin çözümü Ankara'nın aktif katılımı olmadan mümkün değil.
Avrupa basını bu gerçeği nihayet fark etti. Belki biraz geç kaldılar ama sonunda doğru teşhisi koydular. Türkiye, uluslararası diplomasideki ağırlığını bir kez daha hissettirdi.
Peki ya bundan sonra? Göreceğiz. Ama şunu söyleyebilirim: Ankara'nın bu başarısı, sadece bölgesel değil küresel dengeleri de etkileyecek gibi görünüyor. En azından Avrupa basını böyle düşünüyor.