
Beyaz ceketlilerin sessiz çığlığı, Brüksel'in soğuk koridorlarında yankılandı bugün. Avrupa Komisyonu'nun o görkemli binasının önü, kırmızı boyalı elbiseleri ve dünyanın kanayan yarasını hatırlatan pankartlarıyla âdeta bir insanlık dramının sahnesine dönüştü. İsrail'in Gazze operasyonları karşısında sergilenen—nasıl desek—âdeta bir 'diplomatik felç' hali, artık dayanılmaz bir noktaya ulaşmış görünüyor.
Ve tam da bu noktada, Ursula von der Leyen ismi, eleştirilerin tam ortasına yerleşiverdi. AB'nin bu güçlü kadını, İsrail'e yönelik net bir duruş sergilemekte—açıkçası—fena halde tökezliyor. Hatta bazı çevreler, onun bu 'tepkisizliğini' uluslararası hukukun çiğnenmesine göz yummakla eşdeğer görüyor. Ciddi ciddi!
Kırmızı İsyan: Sessizliğe Karşı Görsel Bir Çığlık
Protestocuların giydiği o çarpıcı kırmızı giysiler, sembolizmin en acımasız halini yansıtıyordu. Sanki her biri, Gazze'de dökülen kanın canlı birer temsiliydi. Ve pankartlardaki mesajlar hiç de yabana atılır cinsten değildi: "Von der Leyen, insanlık seni izliyor!" veya "AB, İsrail'in suç ortağı olmasın!".
Bu eylemler, sıradan bir protesto olmanın çok ötesine geçti. Adeta bir vicdan muhasebesiydi. Avrupa'nın insan haklarına olan bağlılığının—şimdilik—kağıt üzerinde kaldığını haykırıyordu dünyaya.
Diplomasinin Çıkmaz Sokağı
Uluslararası ilişkiler denilen o karmaşık satranç tahtasında, von der Leyen'in hamleleri giderek daha fazla sorgulanır oldu. İsrail'e yönelik yaptırım çağrılarına kulak tıkaması, hatta zaman zaman Netanyahu hükümetine dolaylı destek verir nitelikteki açıklamaları, Brüksel'de kaşları iyice yukarı çekti.
Kimileri diyor ki: "Bu, stratejik bir sessizlik." Diğerleri ise—daha keskin bir dille—"Bu, ahlaki bir çöküş." Peki ya sizce? Tarafsız kalmak mümkün mü böylesi bir insanlık krizi karşısında?
Son dönemdeki diplomatik temaslarda von der Leyen'in isminin geçtiği her toplantı, artık bu eleştirilerin gölgesinde ilerliyor. Öyle ki, bazı AB üye ülkelerinden bile—sessizce de olsa—tepkiler yükselmiş durumda. Fransa'dan Belçika'ya, hatta Almanya içinde dahi muhalif sesler giderek güçleniyor.
Peki Ya Sonra? Tansiyon Yükseliyor...
Ortadoğu'da dengeler değişirken, Avrupa'nın bu 'seyirci' tutumu, tarih kitaplarında nasıl yer alacak acaba? Von der Leyen, bu diplomatik krizi lehine çevirebilecek mi? Yoksa bu sessizlik, onun kariyerindeki en kara leke mi olacak?
Şu bir gerçek: Gazze'deki insani durum kötüleştikçe, uluslararası camianın—ve özellikle de AB'nin—bu 'seyirci' tutumu daha fazla sorgulanacak. Kırmızı protestolar belki biter, ama vicdanlardaki soru işaretleri kolay kolay silinmeyecek.
Son söz? Diplomasi, bazen tarafsız kalmak değil; insanlık adına taraf olmaktır. Bunu unutanlar, tarih önünde hesap vermekten asla kaçamaz.