
Çanakkale’nin rüzgârlı tepelerinde, tarihin sessiz çığlıklarıyla dolu bir gün daha yaşandı. Şehitler Abidesi’nin o heybetli gölgesi altında, 15 Temmuz’un unutulmaz kahramanları için gözyaşları ve gurur bir aradaydı. Sanki zaman durmuştu – ellerde tutulan bayraklar, dalgalanırken bile hüzünle titriyordu.
Sabahın erken saatlerinde başlayan tören, adeta bir insan seline dönüştü. Kimi anneler, evlatlarının fotoğraflarını göğsüne bastırmış; kimi askerler, omuz omuza durmanın ağırlığını taşıyordu. Herkesin yüzündeki ifade aynıydı: "Bu vatan sizinle ayakta."
Çiçekler ve Dualarla Anıldılar
Abidenin önüne bırakılan karanfiller, kırmızısıyla adeta şehit kanlarını hatırlatıyordu. Protokol konuşmalarında, o gece yaşananlar bir kez daha zihinlere kazındı. "Bir milletin diriliş destanı" diye nitelendirilen 15 Temmuz, bu kez Çanakkale’nin efsanevi topraklarında yankılandı.
Duaların havaya karıştığı anlarda, bir çocuğun "Babam nerede?" sorusu herkesin yüreğine oturdu. İşte o an, törenin belki de en insani ânıydı – kayıpların büyüklüğü, küçücük bir soruda saklıydı.
Denizden Esen Rüzgâr Hikâyeler Taşıyordu
Çanakkale Boğazı’ndan gelen serin esintiler, sanki geçmişin kahramanlık hikâyelerini getiriyordu. Tören alanında konuşan bir gazinin cümleleri herkesi derinden etkiledi: "Onlar, vatan için son nefeslerini verirken, bizlere bir ders bıraktı: Birlik olmayı."
Öğle saatlerine doğru, askeri bandonun çaldığı İstiklal Marşı’yla gökyüzü inledi. O an, herkesin tüyleri diken diken olmuştu – belki de Türkiye’nin en dokunaklı korosuydu bu.
Tören, şehit ailelerine plaket takdimiyle son buldu. Ancak geride kalan, sadece bir veda değil; unutulmayacak bir bağlılık andıydı. Çanakkale’nin ruhu, bir kez daha tarihe şahitlik etmişti.