Ankara'da düzenlenen CHP Olağanüstü Büyük Kongresi, beklenmedik ve rahatsız edici sahnelerle gündeme oturdu. Kongre delegeleri arasında çıkan tartışmaların ardından, olaylar basın mensuplarının hedef alınmasıyla bambaşka bir boyuta taşındı.
Olaylar öyle bir anda patlak verdi ki, kimse ne olduğunu anlayamadı önce. Delegeler arasındaki gerginlik, birden basın mensuplarına yönelik saldırıya dönüştü. Gazeteciler, görevlerini yapmaya çalışırken kendilerini fiziksel şiddetin ortasında buldular. Kameralar, mikrofonlar, kayıt cihazları... Hepsi bir anda hedef haline geldi.
Gazetecilere Yönelik Fiziksel Müdahale
Görgü tanıklarının ifadelerine göre, saldırganlar hiç tereddüt etmeden gazetecilerin üzerine yürüdü. "Çekin şu kamerayı!" sesleri arasında, itiş kakışlar başladı. Bir gazeteci, "Sadece görevimizi yapıyoruz" demeye fırsat bulamadan itilip kakıldı. Diğerleri ise ekipmanlarını korumaya çalışırken zor anlar yaşadı.
Ortam öyle gergindi ki, insan neye uğradığını şaşırıyordu doğrusu. Bir yanda delegelerin bağrışmaları, diğer yanda basın mensuplarının "Bırakın bizi, sadece işimizi yapıyoruz" çığlıkları... Tüm bunlar, demokratik bir kurumda yaşanmaması gereken sahnelerdi.
Güvenlik Önlemleri Yetersiz Kaldı
Kongre alanındaki güvenlik görevlilerinin müdahalesi ise yetersiz kaldı. Saldırganların gazetecilere ulaşmasını engelleyemediler. Hatta bazı güvenlik personelinin olayları sadece seyrettiği iddia ediliyor. Bu da akıllara "Acaba güvenlik bilerek mi yetersiz kaldı?" sorusunu getiriyor.
Gazetecilerin yaşadığı bu taciz ve saldırılar, basın özgürlüğünün ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Siyasi partilerin, özellikle de muhalefet partilerinin bu tür olaylara karşı daha duyarlı olması beklenirken, tam tersi bir tablo ortaya çıktı.
Demokrasi ve Basın Özgürlüğü Sınavı
Bu olay, sadece bir gazeteci saldırısı değil aslında. Demokrasimizin ve basın özgürlüğümüzün ne durumda olduğunu gösteren acı bir sınav. Gazeteciler, siyasi olayları kamuoyuna aktarmakla görevli. Onlara yapılan saldırı, aslında kamuoyunun bilgilenme hakkına yapılan bir saldırı.
CHP yetkililerinden henüz resmi bir açıklama gelmedi. Ancak bu olayın, partinin demokrasi anlayışına gölge düşürdüğü kesin. Muhalefet partisinden, basın özgürlüğüne daha fazla önem vermesi beklenirken, tam tersi bir durumla karşı karşıyayız.
Sonuç olarak, bu skandal olay Türkiye siyasi tarihine kara bir leke olarak geçti. Gazetecilerin çalışma hakkının ihlali, demokratik bir toplum için kabul edilemez bir durum. Umarım bu olay, tüm siyasi partiler için bir uyanış vesilesi olur.