
Bazen bir yazı o kadar çarpıcı olur ki, sayfaların arasından adeta sızarak okurun zihninde yer eder. İşte tam da böyle bir metinle karşı karşıyayız.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 'Ayın Tarihi' dergisinin son sayısı için kaleme aldığı başyazıda, Türkiye'nin iletişim politikalarını ve tarih şuurunun milli kimlik inşasındaki rolünü tüm boyutlarıyla masaya yatırıyor. Dürüst olalım - bu konular genellikle kuru ve resmi dilin esiri olur. Ama Altun'un kalemi farklı işliyor.
İletişimin Nabzını Tutan Analiz
Altun, yazısında iletişimin sadece bilgi aktarımı olmadığının altını çiziyor. Ona göre iletişim, bir milletin hafızasını şekillendiren, gelecek vizyonunu inşa eden dinamik bir süreç. "Günümüz dünyasında" diyor yazısının bir yerinde, "iletişim stratejilerimiz, tarihimizle kurduğumuz diyaloğun aynasıdır." Oldukça iddialı bir tez değil mi?
Derginin 7 Eylül 2025 tarihli sayısında yayımlanan yazı, aslında şu soruya cevap arıyor: Modern iletişim araçlarıyla tarih bilincini nasıl harmanlayabiliriz? Altun'a göre cevap, dijital çağın imkanlarını kullanırken geleneksel değerlerimizi de sahiplenmekten geçiyor.
Tarih ve İletişimin Kesistiği Nokta
Yazıda öne çıkan en dikkat çekici vurgulardan biri de şu: Tarih sadece geçmişte yaşanmış olaylar dizini değil, aynı zamanda bugünü anlama ve yarını inşa etme rehberi. Altun, iletişim stratejilerinin bu perspektifle ele alınması gerektiğini savunuyor. Haklı da sayılır aslında - sonuçta hafızasız iletişim, köksüz bir ağaca benziyor.
Peki ya pratikte bu nasıl işliyor? Altun, yazısında Türkiye'nin uluslararası arenadaki iletişim faaliyetlerinden örnekler veriyor. Yurtdışındaki yanlış algıları düzeltmek, Türkiye'nin gerçek hikayesini anlatmak için yapılan çalışmaları anlatıyor. Oldukça meşakkatli bir süreç doğrusu.
Dijital Çağda Tarih Anlatıcılığı
Altun'un üzerinde durduğu bir diğer önemli nokta ise dijitalleşme. Artık her şeyin sanal ortama taşındığı bir dönemde, tarihi anlatmanın da yeni yollarını bulmamız gerekiyor. Sosyal medya, dijital arşivler, interaktif platformlar... Tüm bunlar, genç nesillere tarihi doğru şekilde aktarmak için kullanılması gereken araçlar.
Yazının belki de en insani tarafı ise şu: Altun, iletişimin sadece teknik bir mesele olmadığını, aynı zamanda duygulara hitap eden bir sanat olduğunu vurguluyor. Rakamlar, veriler, stratejiler... Evet, bunlar önemli. Ama asıl mesele insanların kalbine dokunabilmekte yatıyor.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Fahrettin Altun'un bu yazısı sıradan bir resmi metin olmanın çok ötesine geçiyor. Türkiye'nin iletişim vizyonunu anlamak isteyenler için oldukça kıymetli bir kaynak. Dergiyi edinip okumakta fayda var - ben şahsen öyle yapacağım.