Filistin'de Acı Yine Kanıksanmadı: Sözün Silahı Susturulmak İsteniyor!
Gazze'de İsrail Saldırısı: Gazeteci Hayatını Kaybetti

Haberin peşinde koşarken, kameranın arkasındaki hayatların ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlattı dünya. Gazze'de, adeta rutinleşmiş bir trajedi daha yaşandı. İsrail güçlerinin saldırısı, bu kez de kelimeleri ve objektifiyle savaşan bir gazetecinin son anlarına tanıklık etti.

Olay, aslında sıradan bir haber takibinin nasıl bir ölüm kalım mücadelesine dönüştüğünün resmi gibi. Savaş muhabiri – ismi henüz tam olarak duyulmamış olsa da yaptığı işin kutsallığı tartışılmaz – görev başındaydı. Ani bir patlama, ardından gelen sessizlik... Ve geriye, sadece parçalanmış bir ekipman ve bitmemiş bir hikaye kaldı.

Uluslararası Sessizlik mi, Duyarsızlık mı?

Bu olay, dünya kamuoyunda – her zamanki gibi – kısık sesli bir tepkiyle karşılandı. Bazı çevreler 'kınama' açıklamaları yaparken, diğerleri olan biteni izlemekle yetindi. Peki, bu durum neyin göstergesi? Savaş bölgelerinde gazeteciler artık hedef mi haline getiriliyor? Sorular havada kalıyor, cevaplar ise hep eksik.

Filistinli yetkililer, olayı 'kasıtlı bir saldırı' olarak nitelendiriyor. Onlara göre bu, gerçeklerin üzerini örtme çabasının bir parçası. İsrail tarafı ise – tahmin edilebileceği üzere – 'terör unsurlarına yönelik operasyon' açıklaması yapmakla yetindi. İki tarafın açıklamaları arasında sıkışıp kalan, bir kez daha masum bir hayat oldu.

Basın Özgürlüğü Kırmızı Çizgisi Aşıldı mı?

Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ) verileri zaten iç karartıcı. Son yıllarda, çatışma bölgelerinde hayatını kaybeden muhabir sayısında endişe verici bir artış var. Bu son olay, adeta bardağı taşıran son damla olabilir mi? Yoksa dünya, bu tür haberlere artık o kadar alıştı ki, her yeni ölüm bir öncekinin gölgesinde mi kalıyor?

Bölgedeki diğer gazeteciler, hem yas tutuyor hem de derin bir endişe içindeler. Çünkü biliyorlar ki, yarın sıra onlara gelebilir. Gerçekleri aktarma sorumluluğu ile kendi hayatlarını riske atma arasındaki ince çizgide, her gün yeniden yürümek zorundalar.

Sonuç olarak, arka planda kalan bir gerçek daha var: Rakamların soğukluğuna hapsolmuş bu trajediler, aslında birer istatistikten çok daha fazlası. Arkalarında yarım kalan hayaller, susturulmuş sesler ve cevapsız sorular bırakıyorlar. Dünya, bu sessiz çığlıkları ne zaman gerçekten duyacak?