
Tam da herkesin 'bu sefer işler ciddi' diye düşündüğü bir anda, mahkeme salonundan beklenmedik bir karar yükseldi. Leman dergisinin o meşhur 2015 kapaklarıyla ilgili davada, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi adeta bomba etkisi yaratan bir karara imza attı.
Duruşma heyeti -neredeyse izleyicileri şaşkınlıktan donduracak şekilde- dört sanığın tahliyesine hükmetti. Savcılığın ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargıladığı bu isimler, mahkeme heyetinin beklenmedik kararıyla özgürlüklerine kavuştu.
Davada Neler Olmuştu?
Aslında hikaye yıllar öncesine, 2015'in o hareketli günlerine uzanıyor. Leman dergisinin o dönem yayınlanan bazı kapakları, 'suç unsuru' olarak değerlendirilmiş ve uzun soluklu bir yargı sürecini başlatmıştı. Kimilerine göre mizahın sınırlarını zorlayan, kimilerine göre ise ifade özgürlüğünün doğal bir tezahürü olan bu kapaklar, yıllardır tartışılıyor.
Savcılık iddianamesinde oldukça ağır suçlamalara yer vermişti. Müebbet hapis istemi dosyanın ciddiyetini gösteriyordu ama mahkeme farklı düşündü. Heyetin değerlendirmesi, hukuk çevrelerinde uzun süre konuşulacak gibi görünüyor.
Tahliye Kararı ve Detaylar
Mahkeme salonundaki o anı düşünsenize! Savunma makamları argümanlarını sunarken, hakimlerin yüz ifadelerinden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Derken karar açıklandı: Tüyleri diken diken eden bir an yaşandı salonda. Dört sanık için tahliye kararı verildi.
Bu karar, sadece sanıklar ve aileleri için değil, Türkiye'nin mizah ve basın özgürlüğü tartışmaları için de önemli bir dönüm noktası sayılır. Mahkeme adeta 'mizahın sınırları' konusunda görüşünü beyan etmiş oldu.
Tabii ki savcılık bu karara itiraz hakkını saklı tuttu. Önümüzdeki günlerde itirazın gelip gelmeyeceği merak konusu. Eğer itiraz olursa, dosya üst mahkemeye taşınacak ve yargı süreci kaldığı yerden devam edecek.
Peki Ya Diğer Sanıklar?
Davada tahliye kararı çıkmayan sanıklar da var elbette. Onların duruşmaları devam ediyor. Mahkeme, diğer sanıklar hakkındaki kararını daha sonra açıklayacak. Bu süreçte, hukukçular arasında farklı yorumların gündeme gelmesi kaçınılmaz.
Bazı avukatlar kararı 'cesur bir adım' olarak nitelerken, bazıları ise ihtiyatlı yaklaşıyor. Sonuçta, ifade özgürlüğü ve mizahın sınırları gibi hassas konular, her zaman farklı görüşlerin çarpıştığı bir alan.
Olayın bir de şu tarafı var: Medya kuruluşlarının yayın politikaları ve sorumlulukları yeniden masaya yatırılıyor. Bu dava, belki de Türkiye'deki mizah dergiciliğinin geleceği açısından bir mihenk taşı olacak.
Şimdi herkesin merakla beklediği soru şu: Bu karar, benzer davalarda emsal teşkil eder mi? Yoksa sadece kendine özgü koşulları olan bir karar mı? Zaman gösterecek...